12 Ağustos 2012 Pazar

Galatasaray:3 Fenerbahçe:2/Başrolde Umut

Sezon öncesinde bu kadar yüksek tempolu, olaylı ve kora kor bir mücadele beklemiyordum açıkçası. Geçen sezonun gerginliği sis perdesi gibi çökmüş maçın üzerine. Maç öncesinde, taraftarların dostluk gösterileri bir yere kadarmış. Tribünler goller geldikçe şaşırdı, şuurlar kapandı. Sahada ise geceyi parlatan biri isim vardı. Bu filmin fragmanını yapsan 2 dakikanın yarısında Umut’u izlersin. Koymazsan tanıtımı yapamazsın. Sonra geleceğiz bu konuya. Şimdi ilk düdükle birlikte 2 takım açısından bakalım detaylara.

Fenerbahçe’nin teknik direktörünü anlamak için futbolu gerçekten çok ama çok iyi bilmek gerekiyor sanırım. Ben anlamıyorum çünkü. Büyük takımların başındaki teknik direktörlerin elindeki malzemeyi en iyi şekilde kullanmasını beklerim, belli kalıplar içinde kalmasını değil. Maalesef Aykut Kocaman’ın kalıbı bir türlü genişlemiyor, hep dar. Seyirciyi aldatan teknik adamlar sınıfına koyuyorum ben Aykut Kocaman’ı. Sıfır risk alıp, öndeki kalite ayaklarınla bir tane bulup, sonrasında koruma düşüncesi büyük bir takımın teknik adamında olamaz. Karşınızdaki takımda futbol oynamayı düşünen bir ekipse teknik direktörün zafiyeti daha da belirgin hale geliyor.
Fenerbahçe’nin sahaya çıkardığı 11’de bunun göstergesiydi. Aslında geçen sezondan bu yana çok bir şeyin değişmediğini, teknik adamın yerinde saymaya ettiğinin hatta geriye gittiğinin göstergesidir. Sahaya çıkan 11’e baktığımızda yaratıcılık sadece Alex’e kalmış, Kuyt’ın da elinden geldiğince yardım etmesi beklenmiş. Prangalar takılmış anlayacağınız. Orta sahadaki adamların hepsi sadece çok iyi niyetli futbolcular. Koşarlar, mücadele ederler, tekmeye kafa sokarlar hepsi bu. Düşünün Gökhan’ın olmadığı bir maçta Orhan Şam oynuyor, önünde ise Mehmet Topuz. Birbirinden çok farkı olmayan 2 düz adam. Hücuma sürekli katkıda bulunan bir Gökhan olsa sol açıkta Caner’in varlığını bir şekilde idare edebilirsiniz ama bu 11’le üstünlük kurmanız ya da oyunu kontrol etmeniz ancak şansa kalır.
Şansa da kaldı zaten. Volkan’ın da çıkmasıyla zaten oyunu kontrol edemeyen Fenerbahçe orta saha ve savunması el bombası gibi dolaşınca Mert’in gereksiz bir özgüven gösterisiyle mağlup duruma düştü. Burada Umut’un karakteristik özelliğinin de altını çizelim. Her zamanki gibi takibini bırakmadı ve Galatasaray’ı 1-0 öne geçirdi. Gol öncesi ve sonrasında bir fark yoktu. Aynı şekilde sarı kırmızılıların kontrolünde devam ediyordu. Dediğimiz gibi Fenerbahçe’nin bu sistemde gol şansı yakalaması bile çok zordu. Ya duran top ya da bireysel bir hata Fenerbahçe’ye istediği golü getirebilirdi. İlki oldu. Tekrarlanan serbest vuruş sonrası bir de top baraja çarpınca Alex’in ayağından beklenmedik bir gol buldu sarı lacivertliler ve devreye huzurlu girdiler. İlk yarıda Galatasaray için çok fazla bir şey yazmadık çünkü geçen sezon olduğu gibi pozitif oynamaya çalıştılar. Oynatmama prensibini ilk sıraya koyan rakibi karşısında kontrollü bir şekilde rakibinin üstüne gidip başarılı oldular.

2.yarının başlamasıyla filmin gidişatında bir değişiklik olmadığını gördük. Aynı 11’ler sahada olunca değişim için bir şeyler beklemek hayalcilik olurdu zaten. Yine oyunu kontrol eden Galatasaray, Fenerbahçe savunmasının hatalarını değerlendirmeye çalıştı. Bu maçta çok hata yapan Fenerbahçe’de Bekir’e ayrı bir parantez açmak lazım. Büyük takımlarda 11’de düzenli oynayacak bir oyuncu değil. Çok iyi niyetli ama becerileri bir yere kadar olan oyuncu kategorisine giriyor ve ondan 11 oyuncusu yapmaya çalışmak açıkçası intihar olur. Gökhan Zan’ın başka bir versiyonu denebilir.

Dedik ya 2.yarıda değişen bir şey yoktu. Fenerbahçe’de hatalar bu kadar çok olunca Galatasaray’ın golü de fazla gecikmedi. Fenerbahçe savunmasının bir kez daha uyuması, sahanın en çalışkan isminin de bu hatayı anlayışla karşılamaması, Galatasaray’ı tekrar öne geçirdi.
Maç bu şekilde gider diye düşünürken yine inanılmaz bir şekilde golü buldu Fenerbahçe. Galatasaray savunmasının bir anlık dikkatsizliği ve şans Fenerbahçe’ye beraberliği getirdi. Sonrasında ise her şey zıvanadan çıktı. Engin Baytar bildiğimiz Engin’i gösterdi bir kez daha. Nerede oynadığını unuturcasına saçma sapan bir şekilde kırmızı kart gördü ve Galatasaray’ın tüm ayarını bozdu. Peşinden de Cüneyt Çakır’ı bir dövmediği kaldı. Çok maçlı ceza alması muhtemel şimdi. Forma şansını zaten zor bulacaktı bu sezon şimdi daha da düşürdü şansını.

Engin Baytar’ın kırmızı kartından sonra iki teknik adamda çok akıllı değişiklikler yaptı. Aykut Kocaman inadından vazgeçip Krasic’i Mehmet Topal’ın yerine oyuna alırken Fatih Terim de Elmander’in yerine yine hücumu düşünerek Amrabat’ı sol kanada monte etti. İşin ilginç yanı maçın 90.dakikasındaki Galatasaray’ın penaltı golüne kadar Fenerbahçe’nin pozisyona girememesiydi. Aykut Kocaman’ın mantalitesi takıma nasıl sirayet ettiyse attık, Fenerbahçeli oyuncular rakibinden bir fazla olduğunun farkına varamamıştı sanki. Uzatmalara gitmek işlerine geliyor gibiydi.

Bu kafada olmanın, takıma cesaret aşılayamamanın cezasını hiç beklenmedik bir şekilde yedikleri golle ödediler. Maçın açık ara adamı Umut’un ısrarlı takibi ve Caner’in gereksiz hareketi Galatasaray’ın penaltı golüyle öne geçmesine sebep oldu. "İzlerken yoruldum" sözü Umut'u anlatır bu maçta. 90 dakika durmadı. Galatasaray'ın hemen her atağında imzası vardı. Fenerbahçe savunmasının yaptığı hatalarda hep Umut'un baskısı, koşusu vardı. O yüzden açık ara maçın adamıydı. 

Sonuçta Galatasaray maçın geneline bakıldığında hak ettiği bir galibiyet aldı. Burada Cüneyt Çakır’ı eleştirenler olacaktır, dikkat edersiniz ki Engin’in kırmızı kartı hariç pozisyon yorumlarına hiç girmedim. İki ucu değişik değnek çünkü. Hakem genel olarak hatalar yapmıştır, yapmamıştır diyemem. Sadece oyun açısından bakmaya çalıştım. Yazıyı da ona göre yazdım. Biliyorum ki pozisyonlar hakkında herkesin bir yorumu var ve ne söylesem yanlış anlaşılırdı.
İki takım açısından yıpratıcı bir maç olduğunu söylemek lazım. Sinirlerin gerildiği, futbolcuların doğal olarak derbinin havasına girdiği ve kendisini fazla zorladığı bir karşılaşma oldu. Son bir genel değerlendirme yaparsak Fenerbahçe’de orta sahayı kontrol edecek, köprü kuracak bir isim alınmazsa Alex’in oynadığı bu sistemde çok sıkıntı yaşanır. Yaşanmaması için kanatlardaki iki oyuncunun da performanslarının sezon içerisinde çok az düşüş yaşaması lazım. O da çok zor. Krasic çok kısa bir süre oynadı, yorum yapmak zor. Alex çizgisini bozmadı, bu takımla da ancak bu kadarını yapabilirdi. Kuyt, Fenerbahçe’nin açık ara en iyisiydi. Bu sezon takıma inanılmaz katkı yapacağını bir kez daha gösterdi. Zaten Hollandalı ustadan daha azı da beklenemezdi. Bekir’e ayrı bir parantez açmıştık, diğerleri ise becerileri doğrultusunda ellerinden geleni yapmaya çalıştı. Daha fazlasını beklemek hayal olurdu.
Galatasaray ise sezona hazır olduğunu net bir şekilde gösterdi. Ujfalusi ve Melo’nun da gelmesiyle vitesi daha da yükseltecekleri kesin. Hamit’in zamana ihtiyacı olduğu çok açık. Fizik olarak arkadaşlarından çok geride şu an. Dani’nin forma giymesi ancak bir sakatlık sonucu olur. Olduğunda da tırnaklar yenir. Emre Çolak, Fatih Terim’in kafasını en çok karıştıracak isim bence. Bu maçta da çok iyi oynadı. Amrabat, öyle elini kolunu sallayarak formayı alamaz gibi gözüküyor. Umut’un maşallahı var. Maçın adamı dedik daha fazlasını söylerim, azı olmaz. Böyle devam ederse Fatih Terim’in gönlüne su serper ama tabii yine de sezonu beklemek lazım.

Ancak Galatasaraylılara son olarak şunu söyleyeyim. Tamam hazırlık maçlarında da Avrupa’dan ciddi rakiplerle oynadılar ve kazandılar ama Şampiyonlar Ligi için henüz hiç hazır değiller ve eksikler tamamlansa bile iyi bir kura çekilmezse işleri çok zor. Türkiye için tamam ama Şampiyonlar Ligi için soru işaretleri büyük. Şimdi lig başlıyor. Hazırlık maçları, Süper Kupa hepsi yalan olacak. Gerçek mücadele, yarış başlayacak. Bu ligin favorisi açık değil ama Galatasaray. Aykut Kocaman biraz cesaretli olursa ya da bu şekilde telkinlerde bulunulursa kendisine Fenerbahçe’nin de çok farkı yok ezeli rakibinden. Beşiktaş kapalı kutu. Trabzon ve diğer takımlar çelik kasa. Ama şuna eminim, çok güzel bir lig macerası bizi bekliyor.


Hiç yorum yok: