11 Şubat 2014 Salı

Emmanuel Eboue'nin Açıklamaları


  
Dün TRT Spor’da yayınlanan Futbol Ateşi’nde konuğumuz Galatasaray’ın Fildişi’li yıldızı Emmanuel Eboue’ydi. Bugün gazetelere baktığımda genelde 1-2 cümlesi alınmış. Program boyunca söylediklerinden satır başlarını bir toparlayayım dedim. İşte Eboue’nin söyledikleri;

-Türkiye’ye ilk geldiğimde havaalanında o karşılamayı görünce korktum. Daha önce böyle bir şey görmemiştim. Zaten başka bir kulübe giderken içinizde bir korku olur, beni kabullenecekler mi diye sorgularsınız zaten. Ama sonrasında alıştım.

-Galatasaray’a geldiğimde beni ilk Emre ve Semih karşıladı, soyunma odasında sarılmışlardı bana. O yüzden onlar benim “Küçük Kardeşlerim”

-Galatasaray’a gelmeden önce Roma, Juventus, Fiorentina’dan teklifler aldım ancak Galatasaray’ı seçtim ve bu seçimimden dolayı çok mutluyum.

-Hem Mancini hem Terim ikisi de çok büyük teknik adamlar. İkisinin de farklı metotları var. Fatih Terim büyük bir hoca. 2 sene birlikte çalıştık. O 2 senede birçok başarı elde ettik. Zaten Fatih Terim benden önce de Galatasaray’da çok büyük başarılar elde etmiş biri.

-Bu sezon ilk yarıyı kötü bitirdikten sonra 2.yarıya iyi başladık. Açıkçası bu puan farkını kapatmayı hak ediyoruz. Fenerbahçe kaybedince seviniyoruz.

-27 numaralı formayı giymemin sebebi, babamı kaybettiğim tarih. Çok genç yaştaydım babam vefat ettiğinde. Oynadığım kulüplerde o yüzden hep bu numarayı giydim.

-Türk yemekleri içerisinde en çok sevdiğim yemek ‘’Pilav’’. Sebebi de kendi memleketimde de pilavı çok severdim ve Türkiye’de pilavın yapılış şekli benim ülkemdekine çok benziyor. Sonuçta dünyanın bir çok yerinde pilav yapılıyor ama bu kadar benzerini burada yedim.

-Sahada hangi Türkçe kelimeleri kullanıyorsun sorusuna:
“Hakemlere göre değişiyor. Hocam lütfen, faul yok diyorum. Ama eğer kart görmüşsem İngilizce, Türkçe, Fransızca bir şey söylemiyorum. Fildişi’nin yerel dilini kullanıyorum. O sinirle sıkıntı yaşamamak için... 

-Bünyamin Gezer'in "Şu anki yabancı sınırının olduğunu bilsen ve transfer teklifi gelse, yine de Galatasaray'a gelir miydin?" sorusuna Eboue şu cevabı verdi:  "Doğruyu söylemek gerekirse tereddüt ederdim. Böyle bir teklifi kabul etmek zor olurdu. Ben gelmeden önce de yabancı sınırı vardı. Kimin oynayıp oynamayacağı teknik direktör ile oyuncu arasında ama zor olurdu."

-Dürüst olmak gerekirse 3-5-2’ye geçmek kolay değildi. Kolay bir geçiş değil. Bu sistemin adaptasyonu için çok fazla antrenman yaptık. Bunun için çaba sarf ediyoruz. Bunun sonuçlarının da iyi olması için de elimizden geleni yapıyoruz.

-Açıkçası Galatasaray formasıyla Fenerbahçe’ye gol atmak beni çok mutlu etti. Çünkü arada bir rekabet var. Bir çekişme var. Golü atan isimlerden biri olmanız, kulübünüz için bir şey ifade etmesi çok güzel. O yüzden derbide gol atmak benim için çok değerliydi.

-Maçlarda özellikle Melo ile dans şeklinde yaptığımız gol sevinçleri doğaçlama gelişiyor.  Özel bir çalışmamız olmuyor.

-Takımdaki futbolcuları tek kelimeyle tanımlamasını istedik, Eboue’nin cevapları:
Muslera: Moda
Drogba: Koca Kafa
Burak: Bir şey söylemek zor
Melo: Dövme
Sneijder: Cüce
Selçuk: Bay Saç 

21 Aralık 2013 Cumartesi

Önder Özen Farkı...


Önder Özen'in Elazığ maçı sonrası yaptığı açıklama örnek olacak şekilde. Bunu hep hatırlamak için buraya koyayım dedim...
''Elazığspor galibiyetiyle taraftarımız da biraz nefes almalı. Profesyonel kaygıları anlayabilecek birisiyim. Amatör ruh nedir bugün onu gördük. Belki maçı izlmeyenler görmemiş olabilir. Kadromuz derin ama cezalı ve sakat oyuncularımız var. Profesyonel kaygıları olan oyuncularımız da var. Belki bir süre sonra bizim oyuncumuz olmayacak onlar”

“Gökhan Töre sakat olmasına rağmen benim odama geldi ve ‘hocam ben hastaneye gidip MR çektirmek istiyorum’ dedi. Kadro bu kadar eksikken böyle kötü bir günde oynama ihtimalım yüzde 1 bile olsa değerlendirmek istiyorum’ dedi. MR’ı çektirdiler, koşarak geldi. Taktik toplantıya yetişemedi. Kapıya dayandı ‘ben oynamak istiyorum’ dedi. Amatörce olabilir, Uğur’un ağrılar içinde oynaması amatörce olabilir. Olcay’ın bugün ciğerleri patlarcasına koşması amatörce bulunabilir. Tolga geçen hafta gördünüz büyük bir acı yaşadı. 48 saat sonra her şeyi bir kenara bırakıp amatörce mücadele etti”
“Bugün buraya gelen az sayıdaki taraftara teşekkür etmek istiyorum. Hepsine helal olsun. Soyunma odasına bu akşam bulunan herkese helal olsun.”
“Az önce söyledim. Profesyonel kaygıları anlarım. Beşiktaş’ın profesyonelleri yönetim kurulu üyesi de anlar ama amatör ruhla değerlendirilir. Geçmişte böyle oldu yine öyle olacak. kontratlı oyuncu. Avukatlarla kendisine ceza tebliğ edildi. Bundan sonra ne olacağı konusunda kendi aramızda konuştuk. Benim Beşiktaş adına kaygılarım var. O da bunları değerlendirecektir. Gözlemlerimi yönetim kurulu ile paylayaşacağım. Buna göre bir karar çıkacaktır”

10 Ekim 2013 Perşembe

Oyuncu Tutmak


Renklere aşığız biz…
Takımıma canım feda…
Klasik taraftar klişeleri bunlar yada öyle bir algı var. Daha sakin tutanı da var takımını, daha hayat biçimi yapanı da.  Bilmem kaç çeşit insan var bu hayatta. Aynı değil hiçbiri sonuçta.
Birde oyuncuyu tutmak var ki aslında en güzeli. Takımın kaybetse seni kızdıran çok. Gazetelerde yazılanlara, televizyonlarda söylenenlere kızarsın ama tuttuğun, çok sevdiğin oyuncunun maçını izlediğinde karşına çıkmayacak şeylerdir bunlar.
Tuttuğum bir takım var elbet. Üzülüyoruz, kızıyoruz, seviniyoruz, coşuyoruz. Ama tuttuğum oyuncuları izlemek bir başka keyif. Kendi takımında olursa çarpı iki. Başka takımlarda olursa da fark etmiyor. Keyfi yine fazla.
Bu duyguyu ilk Sergen’de yaşadım. Beşiktaş maçlarını zaten izliyorum ama Sergen olunca pür dikkatim. Metin’i, Ali’yi, Feyyaz’ı, Şifo’yu da çok seviyorum ama Sergen başka. Onun yeri ayrı.
Sergen sonra İstanbulspor’a, Fenerbahçe’ye, Trabzon’a, Galatasaray’a gitti ama değişen bir şey yok bende. Yine de Sergen’i izliyorum. Sergen oynuyorsa taraftar gibi geçiyorum televizyonun karşısına. O zaman ne tuhaf demiştim ama günümüzde artık dünya liglerini rahatça izleyebildiğin için bu duyguda normal oldu bende.
Mesela Messi’yi o kadar izlemiyorum artık. Takımı sürekli kazandığı ve küçük Arjantinlinin de yaptığı her şey normal geldiği için mi bilmem o kadar çekmiyor beni. Maradona’yı, Zidane’ı, baba Ronaldo’yu izlemek gibi değil. Maradona yüzünden Arjantin sempatim hiç bitmedi. Zidane için gittiği her takımda taraftarı oldum. Real Madrid’te onu izlemek ise en keyiflisiydi. 2006’da Materazzi’ye ettiğim küfrü düşmanıma etmemişimdir düşünün gerisini.
Baba Ronaldo da farklıydı benim için. Sadece bir golcü değildi. Cristiano her sene 50 gol atıyor hiç gıdıklamıyor. Dans etmiyor, gol atıyor sadece. Ama Fenomen öyle miydi?
Şimdi de Mesutçuyum. Türk olduğu için değil. Yıldızlar topluluğu Real Madrid’te tek favorimdi. Alman milli takımını hiç sevmem, Mesut yüzünden sempatim var artık. Zidane-Fransa gibi. Real Madrid tarihinin en büyük hatasını yaptı ona göndererek şimdi Arsenal taraftarı sürüyor sefasını. Benim için fark etmiyor. Yine de televizyonda izliyorum Mesut’u. Bergkamp’ın da maçlarını kaçırmıyordum zamanında, Arsenal’i izlemem için yine bir sebep oldu. Liste uzar gider böyle. Atladığım adamlarda vardır, hatırlamıyorum şimdi. Oyuncu tutmak böyle işte. Dert yok, tasa yok, sadece keyif…

27 Eylül 2013 Cuma

Güle Güle Dayı

''Mesele ölmek değil'' ile başlayan bir cümleyle veda etmek isterdim sana büyük usta. Nur içinde yat...


Oysa herkes öldürür sevdiğini
kulak verin bu dediklerime
kimi bir bakışıyla yapar bunu
kimi dalkavukça sözlerle
korkaklar öpücük ile öldürür,
yürekliler kılıç darbeleriyle...

kimi gençken öldürür sevdiğini,
kimi yaşlı iken.
şehvetli ellerle boğar kimi
kimi altından ellerle

merhametli kişi bıçak kullanır
çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
kimi yeterince sevmez
kimi fazla sever
kimi satar, kimi de satın alır
kimi gözyaşı döker öldürürken
kimi kılı kıpırdamadan
çünkü herkes öldürür sevdiğini
ama herkes öldürdü diye ölmez...

3 Eylül 2013 Salı

3.Haftanın Panoraması

Spor Toto Süper Ligde heyecan dolu bir haftayı daha geride bıraktık..
Zevkli maçlar izledik, süper goller gördük…
Sezona fırtına gibi giren Beşiktaş 3’de 3 yapan tek takım oldu ve zirveye bırakmadı…
Fenerbahçe sanki sihirli bir el değmiş gibi savaştı, 48 maç sonra 5 gollü bir galibiyet aldı…
Galatasaray Bursaspor deplasmanından sonra Eskişehir’de de puan bıraktı.
Akhisar Belediyespor güçlü Trabzonspor’u 3-0 gibi farklı bir galibiyetle sahadan sildi…
Bursaspor, Kasımpaşa ve Elazığspor deplasmandan 3 puan çıkarırken, Antalyaspor, Erciyesspor ve Gaziantepspor 3 haftada henüz galibiyet yüzü göremedi. 
Şimdi Spor-Toto Süper Lig’de 3’ncü haftanın enlerine bir göz atalım.
HAFTANIN TAKIMI: FENERBAHÇE
Sanki sihirli bir el değdi… Ligde ve Avrupa maçlarında tel tel dökülen Fenerbahçe, Sivasspor karşında adeta kimlik değiştirdi... Sahada 90 dakika boyunca savaşan, koşan, sürekli gol arayan bir takım vardı… Sarı-Lacivertliler tam 9 kez gol pozisyonuna girdi… 15’i isabetli 22 şut atarken, 9 futbolcusu 10 bin metrenin üstünde koştu… İzleyenlere büyük futbol keyfi veren Fenerbahçe uzun aradan sonra 5 gollü galibiyet alırken, haftanın en iyi takımı olarak göze battı.
HAFTANIN FUTBOLCUSU: SAMUEL HOLMEN
Sırada Haftanın futbolcusu ve şeref kürsüsünde Fenerbahçeli Samuel Holmen var.
Yabancı kontenjanına takıldığı için haftalardır oynayamadı. İlk kez Sivasspor karşısında forma giydi, hemen fark edildi…
İsveçli sahanın en çok koşan ismi oldu. Fenerbahçe’nin orta sahadaki direncini artırdı, hücum gücüne güç kattı. Tam 47 kez topla buluştu, 21’i isabetli 33 pas verdi. 2 kez gol pozisyonuna girdi, 2’si kaleyi bulan 3 şut attı. Holmen daha ilk maçında pozitif futboluyla Fenerbahçe 11’inde yerini aldı ve haftanın futbolcusu oldu
HAFTANIN TEKNİK DİREKTÖRÜ: ERSUN YANAL
Beğenirsiniz, beğenmezsiniz ama sanıyoruz Ersun Yanal’ın futbol felsefesine karşı çıkmazsınız. Bilimseldir, savaşçıdır; tempolu, seyir zevki yüksek, boğuşan bir takım yaratmayı amaçlar. Bu nedenle de koşmayana, savaşmaya forma vermez.
Ersun Yanal ligde ve Avrupa’da 7 resmi maçta emekleyen takıma Sivasspor karşısında neşteri vurdu. Sow, Emre, Cristian, Mehmet Topal gibi istediği forma ulaşmayan yıldızları kesti, yerlerine koşan, savaşan isimleri koydu. Cumartesi günü Fenerbahçe’yi izleyen taraftarlar alınan 5-2’lik galibiyetten çok, haftalar sonra sergilenen savaşçı futboldan zevk aldı. Ersun Yanal da Fenerbahçe’ye oynattığı bu futbolla haftaya damgasını vuran teknik direktör oldu.
HAFTANIN GOLÜ: ALİ ADNAN (Ç.RİZESPOR)
Haftanın golü hangisi derseniz, bize göre Çaykur Rizesporlu Ali Adnan’ın Erciyesspor ağlarına gönderdiği gol. 19 yaşındaki Iraklı futbolcu 7. Dakikada öyle bir gol attı ki, izlemeye doyum olmadı. Rizespor’un paslaşarak kullandığı kornerde, Ali Adnan sol çaprazda aldığı topa öyle bir vurdu ki, adeta usta bir topçu gibi hedefi 12’den vurdu.
HAFTANIN HAKEMİ: SÜLEYMAN ABAY (Ç.RİZESPOR-K.ERCİYESSPOR)
Bu hafta öne çıkan hakemimiz Çaykur Rizespor-Erciyesspor maçındaki yönetimiyle Süleyman Abay oldu. Sahada hakimiyeti tamdı. Sertliğe izin vermedi, gereksiz yere oyunu durdurmadı. Toplam 42 faul çaldı, 5 sarı, 1 kırmızı kart gösterirken, kararlarıyla tartışılmadı.
ALKIŞ ALANLAR: ROBERTO CARLOS (SİVASSPOR)
Futbolda kazananı tebrik etmek ender rastladığımız görüntülerden biri. Sivasspor’un teknik sorumlusu Roberto Carlos bu güzelliği yaşattı bizlere. 5 golle yenildiği Fenerbahçe maçı sonrası hem Fenerbahçeli futbolcuları, hem kendi oyuncularını, hem de hakemleri tebrik ederek alkışları hak etti.
CEZA TAHTASI: ADRIAN MIERZEJEWSKI (TRABZONSPOR)
Ceza tahtamızda bu hafta Trabzonsporlu Adrian var. Akhisarspor maçında oyundan alınırken sinirli davranışları ve teknik direktörü Mustafa Reşit Akçay’a yaptığı el kol hareketi affedilecek gibi değildi.

HAFTANIN 11’İ
Haftanın 11’i ise şu oyunculardan oluştu…

                                         ITANDJE
                                    (T.KONYASPOR)

GÖKHAN             VIERA                  UĞUR                 TARIK
(F.BAHÇE)           (Ç.RİZE)            (AKHİSAR)         (ESKİŞEHİR)


SERDAR G.          VELİ                   HOLMEN             GÜRAY
(ELAZIĞ)              (BJK)                 (F.BAHÇE)           (AKHİSAR)

                              BABEL                ALMEIDA
                        (KASIMPAŞA)              (BJK)


CHARLES ITANDJE (TORKU KONYASPOR)
2-1 mağlup olmuş bir takımın kalecisi Haftanın 11’ine girer mi? Girer... Konyasporlu İtandje gibi oynasın. Çok rahat girer. Maç boyu Kasımpaşa forvetlerine tek başına direnen Fransız file bekçisi, son anlardaki 2 gole engel olamadı belki ama alkışları sonuna kadar hak etti.
GÖKHAN GÖNÜL (FENERBAHÇE)
Haftanın takımı Fenerbahçe’de en çok göze batan isimlerden biriydi Gökhan Gönül. Sakatlığının etkilerini üzerinden attı, bindirmeleriyle Sivasspor sol kanadını adeta felç etti. Yetmedi. Alper Potuk’a güzelde bir gol pası verdi. Kısacası bir sağ bek ne yapması gerekiyorsa onu yaptı, haftanın 11’inde yerini aldı.
OUSMANE VIERA (Ç.RİZESPOR)
Çaykur Rizespor’un Fildişili savunma oyuncusu Ousmane Viera. Nokta transfer diye buna denir işte. Daha ilk maçtan kalitesini belli etti, istikrarlı oyununu bu haftada sürdürdü. Erciyes forvetlerine maç boyu geçit vermedi, kritik hamleleriyle 3 puanın mimarlarından biri oldu.
UĞUR DEMİROK (AKHİSAR BELEDİYESPOR)
Geçen sezon Akhisar’ın ligde kalmasında önemli rol oynadı, güzel performansını bu sezona da taşıdı. Hamza Hoca’nın gözbebeği Uğur Demirok, Trabzon ataklarında savunmayı ayakta tutan isimdi, her hücumda durun bakalım dedi. En kritik anlarda yerinde hamleleriyle nefes aldırdı. 3-0’lık zaferde, futboluyla ayakta alkışlandı.
TARIK ÇAMDAL (ESKİŞEHİRSPOR)
Haftanın en sönük maçı hangisi diye sorsanız, çoğunluk Eskişehirspor-Galatasaray maçı derdi. Beklentilerin altında oynanan oyunda beklentilerin üstüne çıkan genç bir yıldız adayı vardı…Eskişehir’in 23 yaşındaki sol beki Tarık Çamdal. Yıldızlar topluluğu Galatasaray karşısında hiç sırıtmadı. Görevini, hatta fazlasını yaptı, haftanın 11’inde yerini aldı.
SERDAR GÜRLER (ELAZIĞSPOR)
Yılmaz Vural’ın Türk futboluna hediyesidir Serdar Gürler. Geçen sezondan bu yana izleyenleri kendisine hayran bırakan 21 yaşındaki genç, bu hafta yine boyundan büyük işlere imza attı. Kayserispor’un sol kanadını çaresiz bıraktı, oynadığı futbolla bir kez daha alkışları topladı. Helal olsun Serdar, durmak yok yola devam.
VELİ KAVLAK (BEŞİKTAŞ)
Aman Allah’ım o ne enerji. Bir adam 90 dakika durmaz mı, bir an olsun nefes almaz mı? Evet Ondan bahsediyoruz. Beşiktaş’ın atom karıncası Veli Kavlak’tan. Efsane Rıza Çalımbay’ı hatırlatan performansıyla Veli, siyah beyazlıların en iyisiydi. Gaziantep’in ataklarını başlamadan bitirdi, savunma ve kaleci Tolga’yı rahat ettirdi.
SAMUEL HOLMEN (FENERBAHÇE)
Fenerbahçe’nin sessiz sedasız biten transferlerinden biriydi Samuel Holmen. Yabancı sınırına takıldı, ilk haftaları tribünden izledi… Oynayacağı zamanı bekledi… O zaman geldiğinde de bu adam haftalardır neredeydi dedirtti. Fenerbahçe’ye vites attırdı, tüm atakların başında onun imzası vardı. Belki gol atamadı ama alkışları topladı.
GÜRAY VURAL (AKHİSAR BELEDİYESPOR)
Haftanın en çarpıcı skorlarından birine imza atan Akhisar Belediyespor’un sol kanattaki dinamosuydu Güray Vural. 90 dakika harika oynadı, terinin son damlasına kadar formasını ıslattı. Koştu, çabaladı, tekmeye kafasını soktu. Bir tek gol atmadı, onun dışında her şeyi yaptı.
RYAN BABEL (KASIMPAŞA)
RyanBabel, yıllarca neden Liverpool’da, büyük takımlarda oynadığının yanıtını verdi bu hafta. Saf yeteneğin ne olduğunu gösterdi. Geçmişini bırakıp profesyonellik dersi verdi. Kazanan da Kasımpaşa oldu. Torku Konyaspor savunmasını perişan eden Hollandalı hem attı hem attırdı, takımına 3 puanı aldırdı.
HUGO ALMEIDA (BEŞİKTAŞ)
Almeida mutsuz, Almeida huzursuz. Bu nasıl mutsuz, bu nasıl huzursuz. Her maç böyle goller atacak ama mutsuz olacak. Hadi canım sizde… Bu adam daha ne yapacak. Geçen sene sadece havadan vuruyordu, bu sene hem yerden hem havadan. Almeida atıyor, Beşiktaş kazanıyor. Kısacası… Herkes mutlu.

TRT Spor'da yayınlanan Futbol Panorama'nın kısaltılmış metnidir...