19 Temmuz 2012 Perşembe

Bu Transferler Olabilirdi...

Kaka, Gaziantep'in kapısından döndü denir. Doğrudur, yanlıştır bilemem ama böyle hikayeler çok futbol dünyasında. Konuşulan isimler, oyunun büyük yıldızları olunca daha da ilgi çekiyor doğal olarak. Hazır transfer dönemindeyken bu tip hikayelere bir göz atalım istedim bende. Tabii bunların doğruluk payı daha fazla ve futbol dünyası tarafından oldukça bilinen olaylar. Macun gibi sıkmıyorlar. Liste uzun. Çok isim var böyle. ESPN Soccernet yapmış. Giuseppe Meazza gibi küçüklüğünde tuttuğu takım Milan'ın kapısından dönüp Inter'de efsane olanından Zidane'a Xavi'ye kadar birçok isim var. Hepsini yazıp uzatmadan en babalarını anlatalım biraz.
Alfredo Di Stefano (Millonarios'tan Barcelona'ya, 1953)
Büyük ihtimalle futbol tarihinin en tartışmalı transferlerinden biriydi Di Stefano'nun ki. Hem Barcelona hem de ezeli rakip Real Madrid onu transfer etmişti. Barça, Di Stefano’nun sahibi olan River Plate’ten, Madrid’de oynadığı takım olan Millonarios’tan. Franco’nun spor bakanı daha önce İspanya’da yabancı oyuncu transferlerini yasaklayan General Moscardo’ydu. Moscardo, iki takıma da ortak bir anlaşma önerene kadar Di Stefano, Barcelona formasıyla üç maça çıktı. Bu anlaşmaya göre her iki takım sırayla iki seneliğine Di Stefano’yu oynatacaktı. Barça çok saçma bulduğu teklifi reddetti ve böylece Di Stefano, Madrid’te kaldı. Ama ne kalmak. Real Madrid şu an dünyanın en büyük kulübüyse bunun başlıca mimarlarından biri tartışmasız Di Stefano. 8 La Liga, 5 Şampiyon Kulüpler kupası kazanmış. Diğerlerini saymıyorum bile. Tersi olsaymış tarih belki de başka türlü yazılacaktı.
Garrincha (Botafogo'dan Inter'e, 1963)
Birçoklarına göre 1958 ve 1962 Dünya Kupası'nın yıldızıdır Garrincha. Ama o da vatandaşı Pele gibi futbol yaşamında Amerika kıtasını terk edemedi. Her şey çok farklı da olabilirdi. 1963 Haziran'ında Inter, efsane oyuncunun kulübü Botafogo'yla 400 bin pounda anlaşmıştı ki dönemin transfer rekoru olacaktı. Taraflar her konuda anlaşmıştı ama Garrincha'nın yılın başlarında geçirdiği diz sakatlığı, sağlık kontrollerinden geçmesine engel oldu. Ağustos ayı geldiğinde efsane hala sakattı. Kasım'da su yüzüne başta alkol olmak üzere diğer problemlerde çıkınca transfer yattı. Garrincha'nın sürekli aşağı inen çizgisi nedeniyle fiyatı 115 bin pounda düştü ve 1966'da ancak Corinthians'a transfer olabildi.

Diego Armando Maradona (Argentinos Juniors'tan Sheffield United'a, 1978)
Sheffield United menajeri Harry Haslam, 1978'de Güney Amerika'da çıktığı yetenek avında keşfetti 17 yaşındaki Maradona'yı ve hemen sözleşme imzalamak istedi. 1 milyon pound'tan kapıyı açan Argentinos Juniors'u 600 bine ikna etmeyi de başarmıştı. Ancak 2.ligde yer alan kulüp için bu para da fazlaydı. O yüzden mecburen Riverlı Alex Seballa'yı yanında götürdü İngiltere'ye. Seballalı Sheffield o sezon 3.lige düştü. 1980'de bir girişimde Juventus'tan geldi Maradona için ama Arjantinli 1981'de Boca Juniors'a transfer oldu. Bir sene sonra Arsenal 4 milyon poundu gözden çıkardı ama Maradona 5 milyona Barcelona'ya gitti. Haslam, Eylül 1986'da hayata gözlerini yummadan Maradona'nın dünyanın en büyük futbolcusu olduğunu gördü ve aramızdan ayrıldı.

Johan Cruyff (Leicester City'ye, 1981)
Ajax ve Barcelona'da yaşadığı müthiş başarılardan sonra Cruyff, İngiltere'de oynamayı ilginç buluyordu. 1976'da Arsenal, onunla ilgilenmişti. 2 yıl sonra Chelsea, 2 milyon pound teklif etmiş ama ödeme şartlarında anlaşamamışlardı. 1979'da ise Cruyff, 2 yıllığına ABD'ye gitti. Dönüşünde ise Leicester ile son aşamaya kadar gelmişti ama ertesi gün müthiş çalımlarından birini atan "Sarı Fare" İspanya'da o dönem 2.ligde oynayan Levante'ye gitti. Neden mi?  Maç hasılatlarının yarısı teklif edilmişti.
Paul Gascoigne (Newcastle United'tan Manchester United'a, 1988)
Sir Alex Ferguson 2008'de Sir David Frost'a verdiği bir röportajda Gascoigne'i transfer edememesini en büyük hayal kırıklığı olarak anlatıyordu. Bölgesinde gelmiş geçmiş en iyi İngiliz oyuncu olarak nitelendirdiği Gascoigne'i transfer edememek çok koymuştu Ferguson'a. Gascoigne'i transfer etmeyi 1987'nin Mart ayında kafasına koymuştu Sir Alex. 88'in Temmuz'unda aynı hırs Tottenham başkanı Irving Scholar'da da vardı.
Gascoigne 2011'de Life Stories'e verdiği röportajda "Manchester United çok büyük bir kulüptü. Bende oraya gitmeyi kafaya koymuştum. Yaptıkları teklif çok iyiydi. Alex Ferguson bana, 'Şu an tatile gidiyorum. Döndüğümde görüşürüz dedi. Bende tatilinin keyfini çıkar, imzalayacağım dedim'. Sonrasında arabamla Manchester'a giderken yolda Irving Scholar beni aradı: 'Paul sana haftalık 2.500 pound vereceğiz. Sadece buda değil. Babana da bir ev satın alacağız'. Sonra bende anne, baba, Tottenham bize ev alıyor ne yapacağız diye sordum. Onlarda çok iyi deyince bende gittim Tottenham ile imzaladım." Böylece Gascoigne, White Hart Lane'in yolunu tutarken Ferguson, Manchester devrimi için Cantona gelene kadar 4 sene daha beklemek zorunda kaldı belki de.

Eric Cantona (Nimes'den Sheffield Wednesday'e, 1992)
Cantona'nın Fransa'daki ilk yıllarında yaşadığı sorunları bilmeyen yok. Baba ya futbolu bırakacak ki bir ara bunu da açıkladı ya da başka bir ülkede oynayacak. Platini'nin tavsiyeleriyle Trevor Francis, Cantona'yı denenmek üzere Sheffield Wednesday'e davet ediyor. 1 hafta çıkıyor antrenmanlara Fransız yıldız. 1 hafta daha diyor Francis ama reddedip Leeds United ile imzalıyor Cantona. Ayağının tozuyla da şampiyonluğu getiriyor. Sonrası malum. Manchester United ve Cantona resitali.

Zinedine Zidane (Bordeaux'dan Blackburn Rovers'a, 1996)
1996'nın sonbaharında Blackburn menajeri Ray Harford, Zidane ve Dugarry'i keşfeder. İkisinden de çok etkilenmiştir ama kulübün sahibi Jack Walker'dan veto yer: "Zidane'ı niye transfer etmek istiyorsunki elimizde Tim Sherwood var".
Sherwood, 2009'daki bir röportajında, "o dönem böyle bir olay vardı evet. Walker'ın birçok hatası vardı ama bu kesinlikle bir numaraydı" diyerek olayın vahametini açıklıyor. Zidane konusunda tek hata Blackburn'de değil. Menajer Barry Silkman aynı sezon Newcastle United'a da Fransızı önerdiğini ama onlardan şöyle bir cevap aldığını söylüyor: "Zidane'ı 1.2 milyon pounda Newcastle'a önerdim. Kendisini izlediler ve Premier lig için yeterli olmadığını şu an için Championship'te oynayabileceğini söylediler". Zidane o yaz Juventus'a transfer oldu. Hikayenin gerisini biliyorsunuz:)
Xavi Hernandez (Barcelona'dan Milan'a, 1999)
Barcelona'nın pas oyununun temelindeki isim, 1999'da belki de Milan'a gidecekti. 2.başkan Adriano Galliani, o dönem Milan'ın Xavi'yi transfer etmeye çok yakın olduğunu söylüyor. Önündeki Guardiola'dan dolayı o dönem pek forma umudu yoktu Xavi'nin. Milan'a gitmesi konusunda Barcelona böyle karar verdiği için kalmak zorunda kaldım dese de annesi Maria'nın da payını unutmamak lazım.  
La Vangardia'ya "Bize sezonluk anlaşmada 5 her sene için 1 milyon poundtan fazlası, bir villa ve eşim için de iş teklif edildi. Bunnu masaya yatırdık. Xavi, 4 çocuğumun 3.sü. Görmeniz lazım. Herkes bana cephe almıştı. Bu fırsatı değerlendirmesini istiyorlardı. Açıkçası Barcelona'da da Guardiola'nın olduğu yerde oynuyordu. Şansı azdı. Sonuçta kalma kararını kendisi verdi ama Milan'a gitseydi bende boşanacaktım." diyor anne Hernandez.
Xavi ayrıca kariyerinin başlangıcında Manchester United'ın da teklifini reddettiğini söylüyor: "İngiliz futboluna da her zaman bir yakınlığım vardı ve orada oynasaydım kulübüm herhalde Manchester United olurdu." Düşünsenize Xavi, 2 dönemde de kalma kararıyla neleri kurtarmış. Belki Maria dediğini yapacaktı:) Manchester'a gitse belki de Barcelona ve doğal olarak İspanya bu başarıları kazanamayacaktı. Ya da Xavi'ye Manchester'da oynarken Barcelona forması giydirmeye kalkacaklardı, Fabregas'ta olduğu gibi.

Ronaldinho (Gremio'dan St.Mirren'e, 2001)
Ronaldinho'yu, İskoçya'nın vasat altı takımlarından St. Mirren'de düşünebiliyor musunuz? Az kalsın oluyordu. Sambacının başı pasaport usulsüzlüğü nedeniyle derde girmese belki de tecrübe kazanmak için İskoçya'da forma giyecekti. Ronaldinho gitmedi, St. Mirren o sezon -40 gol averajıyla ligden düştü. Ha olsaydı ne değişirdi soru işareti. Olmadı PSG'e gitti, oradan da Barcelona'ya. Efsane oldu çıktı. Real Madrid'e de çirkin diye alınmamıştı. Hayat...

Cristiano Ronaldo (Sporting Lizbon'dan Arsenal'e, 2003)
Ronaldo'nun da kaderi çok farklı olabilirdi, Arsenal'e gitseydi. Şimdiki gibi hayvani bir görüntüsü olur muydu diye sorulur. Ferguson büyüktür Wenger'den yazmak yeterli sanırım. 2003'te Toulon'daki turnuvada gözüne kestirmişti Fransız menajer Ronaldo'yu. 4 milyon pound civarı yeterliydi Ronaldo için, fazla da risk almak istemiyorlardı. Ama o yaz Cristiano, Manchester'a transfer oldu. Arsenal'in verdiğinin 3 katına. Kaderin güzel bir cilvesiydi Ronaldo için. Arsenal'e gitse yıllarca hiçbir şey kazanamayan loser da olabilirdi. Şimdi tam bir winner. Git öp Ferguson'un elini.

Hiç yorum yok: