Çocukluğu
suç oranının çok yüksek olduğu bir bölgede geçmesine, manşetlerde sürekli
hırsızlıklar, cinayet haberleri ya da polis kovalamaları olmasına rağmen çok
sevdiği futbola odaklanan Sneijder, bunun karşılığını fazlasıyla aldı.
1984’ün
Haziran ayında Utrecht’te dünyaya gelen Wesley Sneijder’in ailesinde eski ve
yeni futbolcular bulunuyor. Büyükbabası Utrecht’in en eski kulüplerinden
Velox’ta oynamış, ağabeyi Jeffrey ise Ajax’ta yetişmiş, 1.ligde forma giymiş
ancak sakatlıklar sebebiyle futbolu erken bırakmak zorunda kalmıştı. 21 yaşındaki
küçük kardeş Rodney de Ajax’ta yetiştikten sonra şimdi Waalwijk’te forma
giyiyor.Wesley’in ilk kulübü 1960’larda profesyonel olan DOS Utrecht’ti ama yedi yaşında Ajax’a katıldıktan sonra bir daha arkasına bakmadı. Hali hazırdaki müthiş potansiyelini, dünyaca ünlü akademide çok çalışarak ortaya çıkardı. Neredeyse her gün üçer saat zayıf ayağıyla, hatta evde bile antrenman yapıyordu. Tenis topuyla oynayarak sürekli top tekniğini geliştirmeye çalışıyordu.
Çalışmalarının karşılığını fazlasıyla alan Sneijder, iki ayağını da aynı mükemmellikte kullanabilen bir oyuncu haline gelmişti. Hangi ayağını daha iyi kullandığını söylemek güç diyordu otoriteler.
Şubat
2003’te henüz 17 yaşındayken Ajax formasıyla ilk maçına çıktığında herkese ne
kadar iyi frikik kullanabildiğini gösterdi. Sanki yıllardır A takımda oynuyor
gibiydi. Bu karşılaşmadan 2 ay sonra şampiyonlar ligi çeyrek finalinde Milan’a
karşı oynadı ve milli formayla Portekiz karşısına çıktı.
18.yaşını
dolduralı 325 gün olmuştu ve bu onu Hollanda forması giyen en genç 8.oyuncu
yapmıştı. Milli formayla parladığı maç ise Euro 2004 elemeleri baraj maçında
İskoçya’ya karşı olmuştu. Portakallar ilk maçı 1-0 kaybetmiş ve basın
tarafından yoğun eleştirilere maruz kalmıştı. İkinci maçta teknik direktör Dick
Advocaat, Frank de Boer ve Patrick Kluivert gibi iki yıldızını yedek bırakıp
gençlere güvenmişti. İlk golü atan Sneijder 3 golün de asistini yapmış ve
Hollanda 6-0 kazanarak Euro 2004 biletini almıştı. Wesley o günden sonra milli
takımın değişilmez isimlerinden biri oldu.
Bu
dönem ayrıca frikik kullanma yeteneğini geliştirmesi açısından da önemliydi.
Milli takım antrenmanlarında sürekli Pierre Van Hooijdonk ile çalıştı ve
saatlerce işin tekniğini öğrendi. Ajax’ta bir dönem teknik direktörlüğünü yapan
duran top ustası Ronald Koeman’dan da çok şey aldı.
Sneijder’in
eski tip Hagivari bir oyun kurucu haline gelmesi ise zamanla oldu. Ajax’ta hep
4-3-3 sistemiyle ilgili yoğun eğitimler aldı. Bu sistemde bazen solda bazen sağda
oynamış ve oyunun savunma yönüyle ilgili bazı sıkıntılar yaşamıştı. Ancak
özellikle Jose Mourinho ve milli takımdaki teknik direktörü Bert Van Marwijk,
ona savunmayı unutmasını ve sürekli hücuma odaklanmasını öğütledi.
Bu
öğütleri dinleyen Sneijder son yıllarda gerçek kimliğini buldu. Mourinho’yu
futbol dünyasındaki babası gibi gören Wesley, hem Inter’de hem de milli takımda
en verimli dönemini geçirdi.
Wesley
Sneijder, Ajax’ın A takımında 5 yıl geçirdikten ve 1 lig, 2 kupa şampiyonluğu
yaşadıktan sonra Avrupa’nın dev takımlarının transfer listesinde en üst
sıralarda yer almaya başladı. Elini çabuk tutan ise dünya devi Real Madrid
oldu.
Sneijder,
tam 27 milyon Euro’ya Madrid’e imza attığında daha 23 yaşındaydı. Takım bir
sene önce Fabio Capello’yla şampiyon olmasına rağmen oynanan futboldan memnun
olmayan başkan Ramon Calderon, hücum futbolunu benimseyen Bernd Schuster’i
göreve getirmişti.
Şampiyonlukta
büyük pay sahibi olan Van Nistelrooy’dan etkilenerek Hollanda’nın genç
yıldızları da takıma bir bir katılmaya başlamıştı. Robben ve Drenthe’yi
eklersek Real Madrid’teki Hollandalıların sayısı çoğalmıştı. Bu durum en çok
Wesley’e yaradı ve uyum sorununu çabuk atlatarak sezona beklentilerin ötesinde
fırtına gibi başladı.
Takımdan
ayrılan David Beckham’ın 23 numaralı formasını sırtına geçiren Sneijder,
çıktığı ilk 2 maçta 3 gole imza attı. 5-0 kazandıkları ve 2 kez rakip fileleri
havalandırdığı Villarreal maçından sonra İspanyol basınında atılan bir manşette
şöyle yazıyordu: “Wesley yeni Di Stefano mu?”
İlk
sezonunda 9 gol, 7 asistlik bir performans ortaya koyan Sneijder, Real
Madrid’in üst üste 2.şampiyonluğunda önemli pay sahibi oldu. Attığı son gol 5-2
kazandıkları Levante maçıydı ve yine serbest vuruştandı.
Sneijder, o senenin
devamında 2008 Avrupa Şampiyonası’nda da başarılı performansını sürdürdü.
Hollanda belki beklenmedik bir şekilde çeyrek finalde Rusya’ya elendi ama
Sneijder, hem şampiyonanın en iyi 11’ine seçildi hem de Fransa’ya attığı golle turnuvanın
en güzel golü ödülünü aldı.Real Madrid’teki 2. sezonunda yaşadığı diz sakatlığı hızını biraz kesmişti. Bu sefer sırtında Robinho’nun 10 numaralı forması vardı çünkü 23 numarayı vatandaşı Rafael Van der Vaart’a vermişti. Yeni teknik direktör Juande Ramos, ilk 11’de genellikle Van der Vaart’ı oynatıyordu.
O
dönemde Hollanda’da ufak çaplı bir skandalda da boy gösterdi.
Otoparkta TV sunucusu
Yolanthe’yle öpüşürken yakalanmıştı. Wesley o sıralar evli ve bir çocuk
babasıydı. Daha sonra eşinden boşandı ve 2010’un Temmuz ayında Yolanthe ile
dünya evine girdi. Şimdi çiftin bir erkek çocukları var. Real Madrid’teki 3.sezonuna girerken takımın başına bu kez Manuel Pellegrini getirildi. Ayrıca kulüp Kaka ve Cristiano Ronaldo’yu transfer etmişti. Takımdaki Hollandalı oyunculara bakış açısı bir anda değişmişti. Van der Vaart gözden çıkartılacak ilk isim olarak basında yer alırken giden Sneijder oldu.
Yeni
takımı Jose Mourinho’nun çalıştırdığı İtalya’nın dev kulüplerinden Inter’di.
Sneijder, 15 milyon Euro’ya Milano kulübüne geçerken Real Madrid’in Hollandalı
yıldızdan vazgeçmesine kimse anlam veremiyordu.
Bu
eleştirilerde haklı da çıktılar. Wesley ilk maçını ezeli rakip Milan’a karşı
oynarken Inter sahadan 4-0’lık zaferle ayrılıyordu. O sene Sneijder ve Inter
için adeta rüya gibi geçti. Milano kulübü ligi ve kupayı kazanırken Hollandalı
yıldız Milito’yla birlikte başrolü oynuyordu.
Ancak asıl hedef Inter’in
45 yıldır hasret kaldığı Şampiyonlar ligiydi. Barcelona’yı 3-1 yendikleri yarı
final ilk maçında 1 gol, 1 asistle oynayan Sneijder, finale giden yolda yine
başroldeydi. 2 sene önce şampiyonluk yaşadığı stada bu kez şampiyonlar ligi
finali için gelen Hollandalı, yine harika bir performans ortaya koydu. Inter,
Bayern Münih’i 2-0’lık sonuçla geçerken Milito’nun attığı gollerden birinde
Wesley’in imzası vardı.
Favoriler
alt alta yazıldığında Hollanda’ya şans verenlerin sayısı fazla değildi. Ancak
sazı eline alan Sneijder, Portakalların final yürüyüşünde yine başroldeydi.
Gruptaki kazandıkları ilk 2 karşılaşmada “maçın yıldızı” seçildi. Finale kadar
toplamda 5 gol kaydetti. Çeyrek finalde Brezilya’ya kariyerinin ilk kafa golünü
attı ve bir kez daha maçın yıldızı seçildi.
Finalde
İspanya karşısında galibiyeti getirebilecek pozisyonlar yakalamalarına rağmen
seri penaltı vuruşlarına 4 dakika kala Iniesta’nın golüne engel olamadılar
ancak Sneijder 2 yıl sonra bir kez daha turnuvanın en iyi 11’ine seçildi ve
bronz ayakkabının sahibi oldu.
Inter ve milli takımdaki başarılı performansıyla otoritelerin çoğuna göre Fifa yılın futbolcusu ödülü onun olmalıydı ancak Barcelona hegemonyasını yıkamadı. Messi ödülün sahibi olurken Sneijder, Xavi ve Iniesta’nın arkasından az bir farkla 4.sırada kaldı.
Dünya
Kupası’nın ardından Inter’deki sezonları bireysel olarak iyi geçse de takım
eski yıllarından çok uzak bir performans çizdi. Mourinho’nun ardından Rafael
Benitez ile Kıtalar arası kupa zaferi yaşayan Sneijder’i özellikle son
sezonunda durduran peş peşe yaşadığı sakatlıklar oldu.
Bu
sezon ise oldukça değişen Inter kadrosunda kulüp tarafından ücretinde indirim
istenen Sneijder buna yanaşmayınca formasından bir hayli uzak kaldı ve ara
transfer döneminde tüm dünyada ses getiren 3,5 yıllık imzayla Galatasaray
formasını sırtına geçirdi.
İşte
Hollanda’nın son yıllardaki en önemli yıldızlarından Wesley Sneijder’in bugüne
kadar ki müthiş kariyeri. Daha 28 yaşında olan ve önünde kazanabileceği birçok
kupa bulunan Hollandalı yıldızın Galatasaray formasıyla yapabileceklerini ise
önümüzdeki dönemde hep birlikte izleyip göreceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder