21 Aralık 2013 Cumartesi
Önder Özen Farkı...
Önder Özen'in Elazığ maçı sonrası yaptığı açıklama örnek olacak şekilde. Bunu hep hatırlamak için buraya koyayım dedim...
''Elazığspor galibiyetiyle taraftarımız da biraz nefes almalı. Profesyonel kaygıları anlayabilecek birisiyim. Amatör ruh nedir bugün onu gördük. Belki maçı izlmeyenler görmemiş olabilir. Kadromuz derin ama cezalı ve sakat oyuncularımız var. Profesyonel kaygıları olan oyuncularımız da var. Belki bir süre sonra bizim oyuncumuz olmayacak onlar”
“Gökhan Töre sakat olmasına rağmen benim odama geldi ve ‘hocam ben hastaneye gidip MR çektirmek istiyorum’ dedi. Kadro bu kadar eksikken böyle kötü bir günde oynama ihtimalım yüzde 1 bile olsa değerlendirmek istiyorum’ dedi. MR’ı çektirdiler, koşarak geldi. Taktik toplantıya yetişemedi. Kapıya dayandı ‘ben oynamak istiyorum’ dedi. Amatörce olabilir, Uğur’un ağrılar içinde oynaması amatörce olabilir. Olcay’ın bugün ciğerleri patlarcasına koşması amatörce bulunabilir. Tolga geçen hafta gördünüz büyük bir acı yaşadı. 48 saat sonra her şeyi bir kenara bırakıp amatörce mücadele etti”
“Bugün buraya gelen az sayıdaki taraftara teşekkür etmek istiyorum. Hepsine helal olsun. Soyunma odasına bu akşam bulunan herkese helal olsun.”
“Az önce söyledim. Profesyonel kaygıları anlarım. Beşiktaş’ın profesyonelleri yönetim kurulu üyesi de anlar ama amatör ruhla değerlendirilir. Geçmişte böyle oldu yine öyle olacak. kontratlı oyuncu. Avukatlarla kendisine ceza tebliğ edildi. Bundan sonra ne olacağı konusunda kendi aramızda konuştuk. Benim Beşiktaş adına kaygılarım var. O da bunları değerlendirecektir. Gözlemlerimi yönetim kurulu ile paylayaşacağım. Buna göre bir karar çıkacaktır”
10 Ekim 2013 Perşembe
Oyuncu Tutmak
Renklere aşığız biz…
Takımıma
canım feda…
Klasik
taraftar klişeleri bunlar yada öyle bir algı var. Daha sakin tutanı da var
takımını, daha hayat biçimi yapanı da.
Bilmem kaç çeşit insan var bu hayatta. Aynı değil hiçbiri sonuçta.
Birde
oyuncuyu tutmak var ki aslında en güzeli. Takımın kaybetse seni kızdıran çok.
Gazetelerde yazılanlara, televizyonlarda söylenenlere kızarsın ama tuttuğun,
çok sevdiğin oyuncunun maçını izlediğinde karşına çıkmayacak şeylerdir bunlar.
Tuttuğum
bir takım var elbet. Üzülüyoruz, kızıyoruz, seviniyoruz, coşuyoruz. Ama
tuttuğum oyuncuları izlemek bir başka keyif. Kendi takımında olursa çarpı iki.
Başka takımlarda olursa da fark etmiyor. Keyfi yine fazla.
Bu
duyguyu ilk Sergen’de yaşadım. Beşiktaş maçlarını zaten izliyorum ama Sergen
olunca pür dikkatim. Metin’i, Ali’yi, Feyyaz’ı, Şifo’yu da çok seviyorum ama
Sergen başka. Onun yeri ayrı.
Sergen
sonra İstanbulspor’a, Fenerbahçe’ye, Trabzon’a, Galatasaray’a gitti ama değişen
bir şey yok bende. Yine de Sergen’i izliyorum. Sergen oynuyorsa taraftar gibi
geçiyorum televizyonun karşısına. O zaman ne tuhaf demiştim ama günümüzde artık
dünya liglerini rahatça izleyebildiğin için bu duyguda normal oldu bende.
Mesela
Messi’yi o kadar izlemiyorum artık. Takımı sürekli kazandığı ve küçük
Arjantinlinin de yaptığı her şey normal geldiği için mi bilmem o kadar çekmiyor
beni. Maradona’yı, Zidane’ı, baba Ronaldo’yu izlemek gibi değil. Maradona
yüzünden Arjantin sempatim hiç bitmedi. Zidane için gittiği her takımda taraftarı
oldum. Real Madrid’te onu izlemek ise en keyiflisiydi. 2006’da Materazzi’ye
ettiğim küfrü düşmanıma etmemişimdir düşünün gerisini.
Baba
Ronaldo da farklıydı benim için. Sadece bir golcü değildi. Cristiano her sene
50 gol atıyor hiç gıdıklamıyor. Dans etmiyor, gol atıyor sadece. Ama Fenomen
öyle miydi?
Şimdi
de Mesutçuyum. Türk olduğu için değil. Yıldızlar topluluğu Real Madrid’te tek
favorimdi. Alman milli takımını hiç sevmem, Mesut yüzünden sempatim var artık.
Zidane-Fransa gibi. Real Madrid tarihinin en büyük hatasını yaptı ona
göndererek şimdi Arsenal taraftarı sürüyor sefasını. Benim için fark etmiyor.
Yine de televizyonda izliyorum Mesut’u. Bergkamp’ın da maçlarını kaçırmıyordum
zamanında, Arsenal’i izlemem için yine bir sebep oldu. Liste uzar gider böyle.
Atladığım adamlarda vardır, hatırlamıyorum şimdi. Oyuncu tutmak böyle işte.
Dert yok, tasa yok, sadece keyif…
27 Eylül 2013 Cuma
Güle Güle Dayı
''Mesele ölmek değil'' ile başlayan bir cümleyle veda etmek isterdim sana büyük usta. Nur içinde yat...
Oysa herkes öldürür sevdiğini
kulak verin bu dediklerime
kimi bir bakışıyla yapar bunu
kimi dalkavukça sözlerle
korkaklar öpücük ile öldürür,
yürekliler kılıç darbeleriyle...
kimi gençken öldürür sevdiğini,
kimi yaşlı iken.
şehvetli ellerle boğar kimi
kimi altından ellerle
merhametli kişi bıçak kullanır
çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
kimi yeterince sevmez
kimi fazla sever
kimi satar, kimi de satın alır
kimi gözyaşı döker öldürürken
kimi kılı kıpırdamadan
çünkü herkes öldürür sevdiğini
ama herkes öldürdü diye ölmez...
Oysa herkes öldürür sevdiğini
kulak verin bu dediklerime
kimi bir bakışıyla yapar bunu
kimi dalkavukça sözlerle
korkaklar öpücük ile öldürür,
yürekliler kılıç darbeleriyle...
kimi gençken öldürür sevdiğini,
kimi yaşlı iken.
şehvetli ellerle boğar kimi
kimi altından ellerle
merhametli kişi bıçak kullanır
çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
kimi yeterince sevmez
kimi fazla sever
kimi satar, kimi de satın alır
kimi gözyaşı döker öldürürken
kimi kılı kıpırdamadan
çünkü herkes öldürür sevdiğini
ama herkes öldürdü diye ölmez...
3 Eylül 2013 Salı
3.Haftanın Panoraması
Spor
Toto Süper Ligde heyecan dolu bir haftayı daha geride bıraktık..
Zevkli
maçlar izledik, süper goller gördük…
Sezona
fırtına gibi giren Beşiktaş 3’de 3 yapan tek takım oldu ve zirveye bırakmadı…
Fenerbahçe
sanki sihirli bir el değmiş gibi savaştı, 48 maç sonra 5 gollü bir galibiyet
aldı…
Galatasaray
Bursaspor deplasmanından sonra Eskişehir’de de puan bıraktı.
Akhisar
Belediyespor güçlü Trabzonspor’u 3-0 gibi farklı bir galibiyetle sahadan sildi…
Bursaspor,
Kasımpaşa ve Elazığspor deplasmandan 3 puan çıkarırken, Antalyaspor,
Erciyesspor ve Gaziantepspor 3 haftada henüz galibiyet yüzü göremedi.
Şimdi
Spor-Toto Süper Lig’de 3’ncü haftanın enlerine bir göz atalım.
HAFTANIN TAKIMI:
FENERBAHÇE
Sanki
sihirli bir el değdi… Ligde ve Avrupa maçlarında tel tel dökülen Fenerbahçe, Sivasspor
karşında adeta kimlik değiştirdi... Sahada 90 dakika boyunca savaşan, koşan,
sürekli gol arayan bir takım vardı… Sarı-Lacivertliler tam 9 kez gol pozisyonuna
girdi… 15’i isabetli 22 şut atarken, 9 futbolcusu 10 bin metrenin üstünde koştu…
İzleyenlere büyük futbol keyfi veren Fenerbahçe uzun aradan sonra 5 gollü
galibiyet alırken, haftanın en iyi takımı olarak göze battı.
HAFTANIN FUTBOLCUSU:
SAMUEL HOLMEN
Sırada
Haftanın futbolcusu ve şeref kürsüsünde Fenerbahçeli Samuel Holmen var.
Yabancı
kontenjanına takıldığı için haftalardır oynayamadı. İlk kez Sivasspor
karşısında forma giydi, hemen fark edildi…
İsveçli
sahanın en çok koşan ismi oldu. Fenerbahçe’nin orta sahadaki direncini artırdı,
hücum gücüne güç kattı. Tam 47 kez topla buluştu, 21’i isabetli 33 pas verdi. 2
kez gol pozisyonuna girdi, 2’si kaleyi bulan 3 şut attı. Holmen daha ilk
maçında pozitif futboluyla Fenerbahçe 11’inde yerini aldı ve haftanın
futbolcusu oldu
HAFTANIN TEKNİK DİREKTÖRÜ:
ERSUN YANAL
Beğenirsiniz,
beğenmezsiniz ama sanıyoruz Ersun Yanal’ın futbol felsefesine karşı
çıkmazsınız. Bilimseldir, savaşçıdır; tempolu, seyir zevki yüksek, boğuşan bir
takım yaratmayı amaçlar. Bu nedenle de koşmayana, savaşmaya forma vermez.
Ersun
Yanal ligde ve Avrupa’da 7 resmi maçta emekleyen takıma Sivasspor karşısında
neşteri vurdu. Sow, Emre, Cristian, Mehmet Topal gibi istediği forma ulaşmayan
yıldızları kesti, yerlerine koşan, savaşan isimleri koydu. Cumartesi günü
Fenerbahçe’yi izleyen taraftarlar alınan 5-2’lik galibiyetten çok, haftalar
sonra sergilenen savaşçı futboldan zevk aldı. Ersun Yanal da Fenerbahçe’ye
oynattığı bu futbolla haftaya damgasını vuran teknik direktör oldu.
HAFTANIN GOLÜ: ALİ
ADNAN (Ç.RİZESPOR)
Haftanın
golü hangisi derseniz, bize göre Çaykur Rizesporlu Ali Adnan’ın Erciyesspor
ağlarına gönderdiği gol. 19 yaşındaki Iraklı futbolcu 7. Dakikada öyle bir gol
attı ki, izlemeye doyum olmadı. Rizespor’un paslaşarak kullandığı kornerde, Ali
Adnan sol çaprazda aldığı topa öyle bir vurdu ki, adeta usta bir topçu gibi
hedefi 12’den vurdu.
HAFTANIN HAKEMİ:
SÜLEYMAN ABAY (Ç.RİZESPOR-K.ERCİYESSPOR)
Bu
hafta öne çıkan hakemimiz Çaykur Rizespor-Erciyesspor maçındaki yönetimiyle
Süleyman Abay oldu. Sahada hakimiyeti tamdı. Sertliğe izin vermedi, gereksiz
yere oyunu durdurmadı. Toplam 42 faul çaldı, 5 sarı, 1 kırmızı kart
gösterirken, kararlarıyla tartışılmadı.
ALKIŞ ALANLAR:
ROBERTO CARLOS (SİVASSPOR)
Futbolda
kazananı tebrik etmek ender rastladığımız görüntülerden biri. Sivasspor’un
teknik sorumlusu Roberto Carlos bu güzelliği yaşattı bizlere. 5 golle yenildiği
Fenerbahçe maçı sonrası hem Fenerbahçeli futbolcuları, hem kendi oyuncularını,
hem de hakemleri tebrik ederek alkışları hak etti.
CEZA TAHTASI: ADRIAN MIERZEJEWSKI
(TRABZONSPOR)
Ceza
tahtamızda bu hafta Trabzonsporlu Adrian var. Akhisarspor maçında oyundan
alınırken sinirli davranışları ve teknik direktörü Mustafa Reşit Akçay’a
yaptığı el kol hareketi affedilecek gibi değildi.
HAFTANIN 11’İ
Haftanın
11’i ise şu oyunculardan oluştu…
ITANDJE
(T.KONYASPOR)
GÖKHAN VIERA UĞUR TARIK
(F.BAHÇE) (Ç.RİZE) (AKHİSAR) (ESKİŞEHİR)
SERDAR G. VELİ HOLMEN GÜRAY
(ELAZIĞ) (BJK) (F.BAHÇE) (AKHİSAR)
BABEL ALMEIDA
(KASIMPAŞA) (BJK)
CHARLES ITANDJE
(TORKU KONYASPOR)
2-1
mağlup olmuş bir takımın kalecisi Haftanın 11’ine girer mi? Girer... Konyasporlu
İtandje gibi oynasın. Çok rahat girer. Maç boyu Kasımpaşa forvetlerine tek
başına direnen Fransız file bekçisi, son anlardaki 2 gole engel olamadı belki
ama alkışları sonuna kadar hak etti.
GÖKHAN GÖNÜL
(FENERBAHÇE)
Haftanın
takımı Fenerbahçe’de en çok göze batan isimlerden biriydi Gökhan Gönül.
Sakatlığının etkilerini üzerinden attı, bindirmeleriyle Sivasspor sol kanadını
adeta felç etti. Yetmedi. Alper Potuk’a güzelde bir gol pası verdi. Kısacası
bir sağ bek ne yapması gerekiyorsa onu yaptı, haftanın 11’inde yerini aldı.
OUSMANE VIERA
(Ç.RİZESPOR)
Çaykur
Rizespor’un Fildişili savunma oyuncusu Ousmane Viera. Nokta transfer diye buna
denir işte. Daha ilk maçtan kalitesini belli etti, istikrarlı oyununu bu
haftada sürdürdü. Erciyes forvetlerine maç boyu geçit vermedi, kritik
hamleleriyle 3 puanın mimarlarından biri oldu.
UĞUR DEMİROK (AKHİSAR
BELEDİYESPOR)
Geçen
sezon Akhisar’ın ligde kalmasında önemli rol oynadı, güzel performansını bu
sezona da taşıdı. Hamza Hoca’nın gözbebeği Uğur Demirok, Trabzon ataklarında
savunmayı ayakta tutan isimdi, her hücumda durun bakalım dedi. En kritik
anlarda yerinde hamleleriyle nefes aldırdı. 3-0’lık zaferde, futboluyla ayakta
alkışlandı.
TARIK ÇAMDAL
(ESKİŞEHİRSPOR)
Haftanın
en sönük maçı hangisi diye sorsanız, çoğunluk Eskişehirspor-Galatasaray maçı
derdi. Beklentilerin altında oynanan oyunda beklentilerin üstüne çıkan genç bir
yıldız adayı vardı…Eskişehir’in 23 yaşındaki sol beki Tarık Çamdal. Yıldızlar
topluluğu Galatasaray karşısında hiç sırıtmadı. Görevini, hatta fazlasını
yaptı, haftanın 11’inde yerini aldı.
SERDAR GÜRLER
(ELAZIĞSPOR)
Yılmaz
Vural’ın Türk futboluna hediyesidir Serdar Gürler. Geçen sezondan bu yana
izleyenleri kendisine hayran bırakan 21 yaşındaki genç, bu hafta yine boyundan
büyük işlere imza attı. Kayserispor’un sol kanadını çaresiz bıraktı, oynadığı
futbolla bir kez daha alkışları topladı. Helal olsun Serdar, durmak yok yola
devam.
VELİ KAVLAK
(BEŞİKTAŞ)
Aman
Allah’ım o ne enerji. Bir adam 90 dakika durmaz mı, bir an olsun nefes almaz
mı? Evet Ondan bahsediyoruz. Beşiktaş’ın atom karıncası Veli Kavlak’tan. Efsane
Rıza Çalımbay’ı hatırlatan performansıyla Veli, siyah beyazlıların en iyisiydi.
Gaziantep’in ataklarını başlamadan bitirdi, savunma ve kaleci Tolga’yı rahat
ettirdi.
SAMUEL HOLMEN
(FENERBAHÇE)
Fenerbahçe’nin
sessiz sedasız biten transferlerinden biriydi Samuel Holmen. Yabancı sınırına
takıldı, ilk haftaları tribünden izledi… Oynayacağı zamanı bekledi… O zaman
geldiğinde de bu adam haftalardır neredeydi dedirtti. Fenerbahçe’ye vites
attırdı, tüm atakların başında onun imzası vardı. Belki gol atamadı ama
alkışları topladı.
GÜRAY VURAL (AKHİSAR
BELEDİYESPOR)
Haftanın
en çarpıcı skorlarından birine imza atan Akhisar Belediyespor’un sol kanattaki
dinamosuydu Güray Vural. 90 dakika harika oynadı, terinin son damlasına kadar
formasını ıslattı. Koştu, çabaladı, tekmeye kafasını soktu. Bir tek gol atmadı,
onun dışında her şeyi yaptı.
RYAN BABEL
(KASIMPAŞA)
RyanBabel,
yıllarca neden Liverpool’da, büyük takımlarda oynadığının yanıtını verdi bu
hafta. Saf yeteneğin ne olduğunu gösterdi. Geçmişini bırakıp profesyonellik
dersi verdi. Kazanan da Kasımpaşa oldu. Torku Konyaspor savunmasını perişan
eden Hollandalı hem attı hem attırdı, takımına 3 puanı aldırdı.
HUGO ALMEIDA
(BEŞİKTAŞ)
Almeida mutsuz, Almeida
huzursuz. Bu nasıl mutsuz, bu nasıl huzursuz. Her maç böyle goller atacak ama
mutsuz olacak. Hadi canım sizde… Bu adam daha ne yapacak. Geçen sene sadece
havadan vuruyordu, bu sene hem yerden hem havadan. Almeida atıyor, Beşiktaş
kazanıyor. Kısacası… Herkes mutlu.
TRT Spor'da yayınlanan Futbol Panorama'nın kısaltılmış metnidir...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)