Profesyonel kariyerine
1997 yılında Utrecht’te başladığını görüyoruz. 2003 yılında Feyenoord’a
transfer olana kadar bu forma ile160 maçta 51 gol kaydetmiştin.
Utrecht,
kariyerimde ilk profesyonel sözleşmeyi imzaladığım kulüp. Orada çok şey
öğrendim. 5 yıl sonrada Hollanda’nın en
büyük kulüplerinden biri olan Feyenoord’a transfer olma şansı yakaladım. Feyenoord’a
gittiğimde de forma giyme fırsatı buldum. Her şey çok iyiydi. Birçok maçta gol attım.
Feyenoord’ta ikinci sezonumda ligde gol krallığı yaşadım. Ayrıca ligin en iyi
oyuncusu seçildim. Bundan bir yıl sonrada Liverpool’a transfer olma fırsatını
yakaladım. Orada Avrupa’nın en iyi takımlarının olduğu bir ortamda oynamak çok
güzel bir duyguydu.
Sen Feyenoord’a geldin,
tamda o sene kulübün efsane oyuncularından Pierre Van Hooijdonk ta
Fenerbahçe’ye transfer oldu. O dönem bu transferle ilgili neler konuşuluyordu?
Pierre ile birlikte çok kısa zaman
bir arada oynadık, birkaç hafta kadar. Birlikte takım arkadaşı olmadan öncede
Pierre’i biliyordum. Feyenoord’ta
oynadığı dönemde herkese Fenerbahçe’de oynamanın bir rüya olduğunu söyledi. Türkiye’ye
gittiği zamanda Hollanda’da herkes Fenerbahçe’yi takip ediyordu. Türk futboluna
ve ayrıca Fenerbahçe’ye ilgi duyuyorlardı.
Pierre gibi bir
efsaneden sonra sende Feyenoord’ta oldukça başarılı oldun. 2005 yılında da gol
krallığı yaşadın. O sezon hakkında neler
söylemek istersin?
Güzel bir
sezondu, birçok gol attım. Gol ve asist benim için çok önemli fakat ligi kazanmak
daha da önemli. O sezon şampiyon olamamıştık. Fakat benim açımdan gol kralı
olarak başarılı bir sezondu. Bir sezon sonra yine şampiyon olmak istedik, fakat
yine olmadı.
Feyenoord’taki başarılı
kariyerinin ardından ise 2006’da İngiltere’nin dev kulüplerinden Liverpool’a
transfer oldun ve 6 sene başarıyla forma giydin. Ancak Hollanda’ya göre gol sayında
bir azalma gördük: 208 maçta 51 gol. Daha çok sağ kanatta oynadığın için mi gol
sayın düştü.
Gol
sayımdaki azalmanın öncelikli nedeni Premier ligin, Hollanda’ya göre daha zor
olması. Liverpool’da değişik pozisyonlarda oynadım, sağ kanat gibi. Bence her sağ kanatta oynayan oyuncu sezonda
10-15 gol atmayı başaramaz. Ben hemen hemen her sezon bunu başardım.
Liverpool’da çok güzel günler geçirdim. Geçmişi hatırladığım zaman, yüzümde hep
bir gülümseme var.
Anfield Road’ta ki ilk
maçında da Liverpool taraftarının “Hollandalı Usta” pankartını açtığı bir
görüntü var. Sahaya ilk çıkışında neler hissetmiştin? Liverpool, dünyanın en büyük kulüplerinden biri sonuçta.
Evet. Dünyanın
en iyi kulüplerinden biri için oynadım. 5 kez Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olmuş,
20 kez lig şampiyonluğu yaşamış dünyanın en
büyük kulüplerinden birinde oynadım. 6 yıl orada oynamak hayallerimin
gerçeğe dönüşmesiydi. Ayrıca, Premier Lig’in en büyük maçlarında, Şampiyonlar
Ligi finali ve yarı finalinde oynadım.
Liverpool formasıyla büyük
maçlarda attığın ilk gol Chelsea’ya karşı. Karşılaşmanın henüz 4.dakikasıydı. O
gol hakkında neler söylemek istersin?
İngiltere’de
Liverpool – Everton, Liverpool – Manchester United gibi Liverpool – Chelsea
maçı da sezonun önemli maçlarından biri. Eğer ki bu maçı kazanırsanız, büyük
takımsınız diyebilirim. 4. dakika golü attıktan sonra inanılmazdı. Peter Crouch
topa kafasıyla hafif bir dokunuşta bulundu. Bende topu bir kere de kontrol edip
golümü attım. Harika bir duyguydu.
O sezon Milan’a karşı
Şampiyonlar Ligi Finali’nde de boy gösterdin, fakat kaybetmiştiniz. Çok iyi
oynadığın maçta bir gol de atmıştın, ancak Inzaghi’nin 2 golü kupayı İtalya’ya
götürdü. Neler hissetmiştin o gün?
Bizim için
inanılmaz bir sezondu. Özellikle
Şampiyonlar Ligi’nde Barcelona, Chelsea gibi takımları eledik. Finale giden yol
gerçekten inanılmazdı. Kupayı kaldırmaya çok yakındık fakat sizin de
söylediğiniz gibi Inzaghi 2 gol attı, ben 1 gol attım. Bu yeterince iyi
değildi. Futbolda bu olabilir. Büyük maçlarda küçük detaylar kazananı belirler.
Biz maçı detaylarda kaybettik. O günü her zaman iyi hatırlarım, ama maçı
kazansaydık çok daha iyi hatırlardım.
Euro 2008’den sonra 2010
Dünya Kupası’nda da tüm maçlarda oynamıştın. Finale kadar çıktınız ama
kaybettiniz.
Harika bir
gündü. Takım olarak o gün her şeyi yapmıştık, fakat yeterli değildi. Arjen Robben
ile öne geçme şansları da yakalamıştık ama başaramadık. Casillas çok iyi
kurtarışlar yapmıştı. Hemen hemen uzatmaların son dakikasında gole çok
yaklaşmıştık. O an maçı penaltılara götürebileceğimizi hissetmiştim, fakat
olmadı. Bir kez daha söyleyeyim futbol bu. Her zaman kazanamazsınız.
Şimdi de gelelim Fenerbahçe
formasıyla attığın gollere. İlk olarak Galatasaray maçında gol attın.
Türkiye’deki ilk derbi golündü. Neler hissetin?
Fenerbahçe –
Galatasaray maçında ilk golümü atmam benim için rüya gibiydi, çok özeldi. Golü
kafa ile atmıştım…Çok mutluydum fakat sonunda kaybedince büyük hayal kırıklığı
yaşadım.
Elazığspor maçı ligde
senin için ilkti ve golünü attın.
Bence herkes
kazanmamızı bekliyordu. Ama biz zor bir süreçten geçiyorduk. Takım henüz yeteri
kadar hazır değildi, fakat 1-1’lik skoru yakalayınca mutlu oldum. Sonra
şanslarda yakaladık fakat sonunda 2 puan kaybettik.
Kayserispor’a attığın
golü düşünürsek gerçekten çok kritikti.
Son
şanslarımızdan biriydi. Top bana doğru geldiğinde, diğer tarafa doğru tek vuruş
yapma şansım vardı. Her şeyimi vererek topa kafayı vurdum ve topta çok iyi yere
gitti.
Fenerbahçe’de attığın goller
içerisinde en beğendiğin hangisi?
Attığım her
golü beğeniyorum . Vaslui maçıyla başladım gol atmaya ve o maçta attığım goller
beni çok mutlu etti.
Röportajımızın başından
bu yana birçok golünü, doğal olarak maçları da konuştuk. Geriye dönüp
baktığında sende en çok iz bırakan maçlar hangileri oldu?
Bir çok maç
var fakat söylediğim gibi Ajax – Feyenoord
derbileri, Everton - Liverpool ve
şimdide Galatasaray – Fenerbahçe, Fenerbahçe – Galatasaray maçları. Fakat
Şampiyonlar Ligi Finali ve Dünya Kupası Finali’nde oynadığım maçları da asla
unutamam.
Peki en çok üzüldüğün
maçı sorsak cevabın ne olurdu?
Az önce
söylediğim iki maç. Şampiyonlar Ligi ve
Dünya Kupası Finali. Uzun bir periyottan sonra iyi işler yaparak başarıya çok
yakınsınız ve bunu küçük detaylarla kaybediyorsanız, bu sizi üzer. Tekrar
söylüyorum, futbol bu.
Kariyerini göz önüne
getirdiğinde performans olarak zirve yaptığın, en iyi oynadığın maç için
hangisini söylersin?
2010 Dünya
Kupası Çeyrek Final maçında Brezilya’ya karşı zor bir maç oynamış ve
kazanmıştık. Bence turnuvada oynadığım en iyi maçlardan biriydi. Maicon’a karşı
oynamıştım, dünyanın en iyi beklerinden biri. Çok iyi oynadım ve 2 asistim
vardı. Neredeyse iki üç kişiyi geçip gole yaklaştığım bir pozisyonda vardı.
Benim açımdan fevkalade bir maçtı.
Peki tersini düşünürsek, en kötü
oynadığın maç?
O bölümü
beynimden sildim…
En güzelini yapmışsın.
Şimdi de senin için cevabı zor bir sorumuz var. Kariyerin boyunca aynı takımda
ya da karşılıklı oynadığın isimleri düşünürsek sana göre en yeteneklisi kimdi?
Bence Messi
dünyadaki en iyi oyuncu ama Steven Gerrard’la birlikte oynadım. Gerrard’ta çok
yetenekli, her şeyi yapan bir oyuncu. Çok çabuk bir oyuncu, gol atabilen,
etkili şutlar atan, top kazanan inanılmaz bir oyuncu. Dünyanın en iyi
oyuncularından biriyle oynadığım için çok keyif aldım.
Kariyerin boyunca
birçok ünlü savunma oyuncusuyla karşı karşıya geldin. İçlerinden en serti
kimdi?
Dayanıklı ve
sert birçok savunma oyuncusu var. John
Terry, Kompany, Ferdinand gibi isimlere karşı oynadım. Hiçbir zaman savunma
oyucularından korkmadım. Bazen zorda olsa her zaman en iyiyi yapmayı denedim. Sert
oyunculardan hiçbir zaman korkmam.
Futbola başladığın ilk
yıllarda kimleri örnek alıyordun. Bir İdolün var mıydı?
Çocukluğumda,
Van Basten, Gullit ve Rijkaard
benim idollerimdi. Milan’da oynuyorlardı. Ayrıca 1988 yılında Hollanda Avrupa Şampiyonu
olduğunda Hollanda Milli Takımı favori takımımdı ve o kadroda favori
oyuncularımdı.
Şimdi de biraz futbolun
dışına çıkalım. Öncelikle en sevdiğin filmi sormak istiyoruz?
Çok fazla
film izledim, özel olarak herhangi birini ayıramam ama belki ismini çok kişinin
bilmediği “Unutulmaz Titanlar” olabilir. Futbol takımı ile ilgili bir film
fakat bizim bildiğimiz futbol gibi değil, Amerikan futbolu ile ilgili bir film.
Kolej takımında siyah ve beyazlardan
oluşan oyuncular var ve daha sonra onlar bir araya geliyorlar. Dünyaya da
önemli mesaj veren bir film.
Müzikle aran nasıl.
Dinlemeyi sevdiğin bir şarkı var mı bu aralar?
Gangnam Style… Bu aralar bunu söylememiz gerekiyor.
Başka ülkelerin
mutfaklarıyla aran nasıl? Mesela bizim
mutfağımızı nasıl buldun ve son olarak en sevdiğin yemeği sormak istiyoruz.
İstanbul’da
yemek için çok güzel yerlere gittiğimizi söylemeliyim. Yeni yemekler
öğreniyorum. Türk mutfağı çok hoşuma gidiyor fakat seçim yapmam gerekirse benim
için Japon yemekleri öne çıkar. Özellikle Suşi.
Baygol-TRT Spor