30 Ekim 2012 Salı
18 Ekim 2012 Perşembe
12 Ekim 2012 Cuma
Ders Almıyoruz
Söz konusu futbol olunca tuhaf bir davranış biçimi gelişiyor bizde. Bizden büyük takımlara karşı deli cesaretiyle oynayabiliyoruz. Sonuçta çoğu zaman mağlup oluyoruz ama yenildik, ezilmedik manşetiyle mutlu oluyoruz. Kendimizi galip sayıyoruz, tabelada ne yazdığı önemsiz kalıyor. Sonra karşımıza denk yada bizden aşağı bir takım çıkıyor, tabii bizim bakış açımızdan. 3 puanı yazıyoruz hemen kafamızda. Çünkü bakıyoruz kağıt üstündeki isimlere, oynamadan bitiriyoruz maçı, galip sayıp kendimizi önümüzdeki maçlara bakıyoruz. Üst düzey liglerde ya da ligimizin üst düzey takımlarında oynayan futbolcularımız var ya o yüzden kendimizi çok güçlü, çok iyi takım sanıyoruz. Romanya'ya bu yüzden mağlup olduk işte. Kötü günündeki Hollanda'yı da bu yüzden elimizden kaçırdık. Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray'ın bu sezon başına gelen, son yıllarda Türk futbolunda yaşadığımız dramların en büyük sebebi bu işte. Rakibimize ya çok büyük saygı duyuyoruz ya da hiç saymıyoruz. 2 türlü de sonuçta üzülüyoruz. Bu hastalığımızı nasıl çözeceğiz peki.
Öncelikle alt yapılarda başlayacak bunun çalışması. Küçük yaşlardan itibaren rakibine, durum ne olursa olsun saygı göstermeyi öğreteceksin. Bu aynı zamanda haddini bilmeyi de öğretir futbolcu adaylarına. Oynamadan kazanamazsın olgusu da yerleşir. Bu öğretiyle yetişirse futbolcular ileride hata yapmazlar belki. Şu an tek yapabileceğimiz ise teknik direktörlerimizin yoğun telkinleri. Maç bittikten sonra kameralar önünde sızlanmak değil ama. Öncesinde yapacaksın bu işi.
Bu maçta Romanya, herkesin tahmin ettiği gibi oynadı. Haddini bildi. 11 kişi tek vücut çıktı sahaya, 3 puanı aldı gitti. Romanya, geçmişte milli takımımızla oynadığı maçlara bakıp her türlü puanımı alırım diye havaya girmedi. Girse haksızda değiller hani. Kaç defa yenmişsin Romanya milli takımını ve kulüp takımlarını. 50 defa oynamışsak bu adamlarla galibiyet sayımız çift haneye ulaşmaz. O zaman bu kibir niye? Bu konsantrasyon eksikliği niye? Volkan gibi tecrübeli bir kalecinin bu anlamsız hatasını başka nasıl açıklanır. Bu tip takımları iyi analiz edip, B hatta C planı olacak cebinde. Seninle aynı kalibrede bir takımla hele ki kendi sahanda oynuyorsan bu maçı ölüm kalım meselesi olarak göreceksin. Yoksa kalan maçlarda kapasiten kadar şansına da mahkum kalırsın. Abdullah Avcı topun ağzında. Eleştirilmesi de son derece doğal. Çünkü iyi hazırlanmamış. Şimdi tırmala dur, Macaristan deplasmanında umudunu canlı tutmak için. Kazanmak sadece umudunu canlı tutmaya yarayacak. Kazanamazsak Brezilya'yı evden izleyecek milli takım. Bir türlü ders almıyoruz yaptıklarımızdan, acı veren bu. Kulüp takımlarımızda da milli takımımızda da en büyük sıkıntımız bu.
Selçuk'u Oynatmamak!
Öncelikle alt yapılarda başlayacak bunun çalışması. Küçük yaşlardan itibaren rakibine, durum ne olursa olsun saygı göstermeyi öğreteceksin. Bu aynı zamanda haddini bilmeyi de öğretir futbolcu adaylarına. Oynamadan kazanamazsın olgusu da yerleşir. Bu öğretiyle yetişirse futbolcular ileride hata yapmazlar belki. Şu an tek yapabileceğimiz ise teknik direktörlerimizin yoğun telkinleri. Maç bittikten sonra kameralar önünde sızlanmak değil ama. Öncesinde yapacaksın bu işi.
Bu maçta Romanya, herkesin tahmin ettiği gibi oynadı. Haddini bildi. 11 kişi tek vücut çıktı sahaya, 3 puanı aldı gitti. Romanya, geçmişte milli takımımızla oynadığı maçlara bakıp her türlü puanımı alırım diye havaya girmedi. Girse haksızda değiller hani. Kaç defa yenmişsin Romanya milli takımını ve kulüp takımlarını. 50 defa oynamışsak bu adamlarla galibiyet sayımız çift haneye ulaşmaz. O zaman bu kibir niye? Bu konsantrasyon eksikliği niye? Volkan gibi tecrübeli bir kalecinin bu anlamsız hatasını başka nasıl açıklanır. Bu tip takımları iyi analiz edip, B hatta C planı olacak cebinde. Seninle aynı kalibrede bir takımla hele ki kendi sahanda oynuyorsan bu maçı ölüm kalım meselesi olarak göreceksin. Yoksa kalan maçlarda kapasiten kadar şansına da mahkum kalırsın. Abdullah Avcı topun ağzında. Eleştirilmesi de son derece doğal. Çünkü iyi hazırlanmamış. Şimdi tırmala dur, Macaristan deplasmanında umudunu canlı tutmak için. Kazanmak sadece umudunu canlı tutmaya yarayacak. Kazanamazsak Brezilya'yı evden izleyecek milli takım. Bir türlü ders almıyoruz yaptıklarımızdan, acı veren bu. Kulüp takımlarımızda da milli takımımızda da en büyük sıkıntımız bu.
Selçuk'u Oynatmamak!
7 Ekim 2012 Pazar
Gheorghe Hagi Röportajı
Ülkemize gelmiş açık ara en iyi 2-3 futbolcudan biri, belki de birdi Gheorghe Hagi. Bugünlerde Alex'i uğurlurken Türk Futbolu, arkasında müthiş bir istatistiği de hatıra bıraktı Brezilyalı. Hagi belki Alex kadar bireysel rakamlarda çok gözükmedi ama iş kupa kazanmaya gelince Türkiye'ye gelen her büyük yıldızı, ülke sınırları içerisinde geride bıraktı. Trt Spor'da yaptığımız Baygol programında da unutamadığı gollerini, maçları, anları paylaştı bizlerle. İşte Gheorghe Hagi'nin kısa bir süreye sığdırmaya çalıştığımız kariyeri...
Yine cevap vermenin zor olacağı bir soru. Tüm bu gollerini düşündüğünde sana göre en estetik golün hangisidir?
Öncelikle hoş geldin demek istiyoruz sevgili
Hagi. Sorularımıza geçmeden ilk sözlerini,
düşüncelerini alabilir miyiz.
HAGI: Bu ülkede çok güzel anılarım geçti, tekrardan o günleri
hatırlatmanız ve bunları Türk halkının karşısına getirmeniz, eski anıları
canlandırmanız gerçekten çok güzel.
Bu soru söz konusu sen olunca biraz komik olacak ama en unutamadığın golü sormak istiyoruz.
HAGI: Tabii ki çok gol var. İlk işim gol olmamasına
rağmen birçok kez bu sevinci yaşadım. Çoğu da ceza sahası dışındandı. Genç
takımdan attığım gollerin tarzı aynıydı. 17 yaşımda A takım formasını giymeye
başladım. Romanya 1.liginde ilk attığım golle o dönemin en iyi kalecisini
avlamıştım. Yine ceza sahası dışından vurmuştum. Steau Bükreş ile Avrupa
Süper Kupası'nda Dinamo Kiev’i 1-0 yendiğimiz maçta attığım frikik golünü de
unutamam. Real Madrid ve Barcelona’da orta sahadan gol attım. Dünyada çok az
sayıda futbolcu böyle 2 gol atmıştır. İtalya’da oynarken
Fiorentina’ya çok güzel bir gol attım. Galatasaray’da zaten herkesin bildiği
gibi birçok güzel gole imza attım. Tek bir golü öne çıkarmak zor ama Athletic
Bilbao’ya çok güzel bir gol attım. Monaco’ya attığım gol çok güzeldi. Rapid
Wien’e attığım golünde ayrı bir yeri var. Ligde attığım çok güzel goller var. Mesela
Bursaspor’a, Ankaragücü’ne, Karabük’e attığım golleri söyleyebilirim. Taraftarın önündeki ilk
golümü Ali Sami Yen’de Trabzon’a attığım frikik golünü unutamam. Bir de kaderin
cilvesi olsa gerek son maçımda son golümü de Trabzon’a atmıştım. Oradan milli
takıma geçersek Romanya formasıyla da çok güzel goller attım. Mesela
Kolombiya’ya Dünya Kupası’nda attığım gol var. Kalede Cordoba vardı. Bir de
Türkiye’ye güzel golüm var. Şimdi hatırladım. 1984’te 3-0 kazandığımız maçta
atmıştım. Trabzon’a attığım frikik golünün aynısıydı.
Yine cevap vermenin zor olacağı bir soru. Tüm bu gollerini düşündüğünde sana göre en estetik golün hangisidir?
HAGI: Cevap vermek gerçekten zor…Vurduğum açıyı, zorluğunu, Dünya Kupası olmasını
düşünürsek Kolombiya’yı söyleyebilirim. Mesela Rapid Wien’e attığım golde
kalitemi ortaya çıkarıyor. Dripling, denge, teknik, his tüm bunları içerisinde
barındırıyordu. Komple kalitemi ortaya çıkartan bir goldü. Yine aynı şekilde
Monaco’ya attığım gol, vuruş açısı düşünüldüğünde zor bir yerdi. Güzel bir şut
çıkarmıştım. Zaten kariyerimde attığım 300 küsur golün %70’i ceza sahası
dışındandı. Frikikten de birçok gol attım. Orada da vuruş tekniğim ön plana
çıkıyordu. Türkiye’ye attığım frikik golünü
söyleyebilirim burada da. Meksika 86 elemeleriydi.
Peki en kritik golün olarak hangisini görüyorsun?
HAGI: İstanbulspor maçında son dakikada attığım penaltı
golü öne çıkar. Yine bir başka penaltı. Leeds’te attığım. İstanbulspor’a
attığım golle şampiyon olmuştuk. Leeds’e attığım golle de finale kalmıştık.
Biraz önce bahsetmiştin, İstanbulspor maçındaki
kritik penaltı golünden ama aynı karşılaşmada çok güzel bir golün daha vardı.
HAGI: O da inanılmaz bir goldü. Hissettiğim anda topa
vuruyordum. Hep öyle yaptım. Şut atmaktan korkmayacaksın, kendine güveneceksin.
İlk sezonunda şampiyonluğu yaşamak çok güzel bir
duyguydu herhalde.
HAGI: Tabii ki çok güzeldi. Zaten o ilk seneden sonra çok
güzel bir dönem başladı. 4 sene çok güzel bir kadro yakaladık.
Bir sene sonra Beşiktaş’a çaprazdan attığın müthiş
frikik golüne götürelim seni şimdi de.
HAGI: Hatırlıyorum. Beşiktaş’ın başında Toshack vardı. Evet çaprazdan güzeldi. Fenerbahçe’ye de gol attım
frikikten (tebessümle söylüyor). Çok önemli goller attım. Bunun yanında çok
asistte yaptım. Benim dönemimde Galatasaray’ın santraforları 30’un üstünde gol
atıyordu. Benim özelliğim buydu zaten. Bir 10 numaranın öncelikli görevi bu.
Gol pası. Bunun yanında da gol atmak.
O dönem aklında kalan kimsenin kolay hatırlamadığı güzel bir golün var mı?
HAGI: Çok güzel bir golümü de
Samsun’a Kupa maçında atmıştım. Yedektim. Penaltı kaçırmıştık. Durum 0-0’dı.
Göksel penaltı kaçırdık diye seviniyordu. Kendisine niye seviniyorsun, ben
geliyorum dedim, şimdi gireceğim ve sana gol atacağım dedim. Şimdi
hatırladım Popescu kaçırmıştı penaltıyı. Oyuna girdim, daha ilk pozisyonda topu
çekip vurdum ve gol oldu. Olayın şahidi de Fatih Akyel’dir. Maçtan sonra Göksel
inanılmaz bir şey deyip duruyordu. Dedim taktiği veren Fatih Terim git ona
söyle (Gülüyor). Şaka bir yana gerçekten komik olaydı.
Athletic Bilbao’ya son dakikada attığın golü de açalım
biraz.
HAGI: O maçta Tugay’la birlikte ikimiz topu kapmak için hamlede bulunmuştuk. Ben aldım, devamında vurdum ve gol oldu. Kaleci için sürpriz olmuştu, beklemiyordu. Herkes maçın berabere biteceğini düşünüyordu. 90.dakikada topu kapmam ve ardından şutu çekip, golü atmam çok güzel oldu.
HAGI: O maçta Tugay’la birlikte ikimiz topu kapmak için hamlede bulunmuştuk. Ben aldım, devamında vurdum ve gol oldu. Kaleci için sürpriz olmuştu, beklemiyordu. Herkes maçın berabere biteceğini düşünüyordu. 90.dakikada topu kapmam ve ardından şutu çekip, golü atmam çok güzel oldu.
Altay’a attığın muhteşem golü de pas geçmemek lazım
bu arada. Topun kaleye gidişi inanılmazdı.
HAGI: 17 yaşımda attığım ilk golde buna benzerdi. Mesela
sağ taraftan vurduğumda top, sola yatarak gidiyordu. Yukarı çıkıp birden
iniyordu. Aşağı doğru Falso olarak sayılabilir.Benim özelliklerimden biriydi bu.
Derbilerde atılan gollerin önemi daha fazla oluyor
herhalde. Mesela TSYD Kupası’nda Fenerbahçe’ye çok güzel bir frikik golü
atmıştın.
HAGI: Gol tabii ki bir futbolcunun en büyük sevincidir. O
yüzden herkes gol attığında kendinden geçiyor. Bir defa daha söyleyeyim, golcü değildim. Çok iyi bir pasördüm. Ama şanslıyım ki attığım gollerimin çoğu
ceza sahası dışından ve güzel gollerdi. Tabii ki derbi maçlarda, Fenerbahçe’ye,
Beşiktaş’a, Trabzonspor’a birçok gol attım. Bunlar daha güzel. Kafayla golüm
çok az mesela. Çünkü ceza sahası içine çok nadir giriyordum.
Şimdi de Uefa serüvenine götürelim seni sevgili
Hagi. Leeds United maçındaki asistini ve golünü soracağız ama daha önce merak
ettiğimiz, müthiş bir tecrübeye sahip olarak maç öncesi, o gergin ortamda takım
arkadaşlarına uyarılarda bulundun mu? Neler söyledin? Çünkü Galatasaray o gün
sahada çok rahattı.
HAGI: Takım olarak çok güzel hazırlanmıştık o maça. Fatih
Terim çok iyi hazırlamıştı bizi. Sadece maça konsantre olmamızı, saha dışı
olayları kafamıza takmamamızı söyledi. Bizde sadece saha içine odaklandık.
Kafamızda sadece turu geçmek vardı. Maça onlardan daha hazırdık. İstedikleri
oyunu sahaya yansıtmalarına izin vermedik. Ancak istediğimiz skoru aldıktan
sonra daha iyi oynadılar bizden. Genelde ise kontrol bizdeydi.
O maçtaki asistin de güzeldi. (Biz de takılıyoruz büyük ustaya)
HAGI: Hakan’ın hareketlerini pas geçmeyelim (gülerek).
Kağıt üzerinde çizmek lazım Hakan’ın gidişini. Öncesindeki çalımım güzeldi, iyi
hissetmiştim. Sonrasında zamanlama ve pas. Asist normal ama öncesinde yaptığım
çalım işin güzel tarafıydı.
Devamında da o gergin ortamda çok kritik bir
penaltıyı, rahat bir şekilde gole çevirmiştin.
HAGI: İyi konsantre oldum, daha önce topu nereye
vuracağımı hesapladım, cesaretli bir şekilde topa gittim ve attım golü.
O dönem müthiş gollerinden birini de Borussia
Dortmund’a atmıştın.
HAGI: Zaten o maça başladığımızda tribündeki Türk
taraftarımız nedeniyle 1-0 öndeydik. Seyircimiz onlardan daha fazlaydı. Bizde
çok iyi bir maç çıkardık. Bu kadar iyi oynayacağımızı beklemiyorlardı. Gafil
avladık. Daha farklı bir skorla kazanabilirdik. O maçtaki sakin görüntümüzü
görünce Uefa Kupası’nı kazanabileceğimize daha çok inandım.
Zaten finale kadar da hiç mağlup olmadan geldiniz.
HAGI: Doğru hiç yenilmedik ama Dortmund maçı bize Uefa
Kupasını kazanabileceğimizi gösterdi. İnancımızı arttırdı. Futbolda bazı
zamanlar vardır ki güveninizi arttırır. O yüzden Dortmund maçları çok önemliydi
bizim için.
Ve gelelim finale. Türk futbolunun en
önemli günlerinden birinde rakip Arsenal ve maç sonunda büyük sevinç. Kopenhag’da ki o gün
için neler söylemek istersin.
HAGI: Arsenal çok iyi ve tehlikeli bir takımdı. Duran
toplarda çok iyiydiler. Hava toplarında etkililerdi. Yetenekli, hızlı, kaliteli
isimlere sahiptiler. Tabii onlarda bize saygı duyuyorlardı ama bizim finali
kazanabileceğimizi düşünmüyorlardı. Arsenal'e, bir eksik olmamıza rağmen ne
kadar güçlü olduğumuzu gösterdik. Ne kadar iyi bir takıma olduğumuzu şöyle
düşünün, o kadro milli takıma 13 futbolcu verdi. Demek ki çok güçlüymüşüz.
Onlarda ne kadar iyi olduğumuzu gördüler.
Peki gördüğün kırmızı kart için neler söylersin.
HAGI: Doğru olmadı tabii ki. Hakem o maçta bize farklı
yaklaştı. Arsenal’in kazanmasını istedi bence. Ama sonunda iyi olan kazandı.
Yanlış hatırlamıyorsak o maçta Patrick Vieira’ya da
inanılmaz bir çalımın vardı.
HAGI: Hem Bergkamp’a hem de Vieira’ya yaptım. Sonra
Roberto Carlos’a da yaptım zaten. Onlar benim klasik çalımlarımdı. Bizden bir şeyler öğrensinler diye yaptım (gülerek). Doğu Avrupa’dan da yetenekli
futbolcular çıkıyor sadece batıdan değil.
Galatasaray formasıyla son maçını da Trabzon’a karşı oynadın ve güzel bir golle veda ettin sarı kırmızılı taraftara. O gün için neler söylemek istersin.
Galatasaray formasıyla son maçını da Trabzon’a karşı oynadın ve güzel bir golle veda ettin sarı kırmızılı taraftara. O gün için neler söylemek istersin.
HAGI: Tabii ki yine bana has bir gol. Güzel bir
vedalaşma. Daha da oynayabilirdim ama dedim ki “yeter”. Daha oynayacak gücüm
vardı ama zirvede bırakmak istedim açıkçası. Zor anları yaşamak istemedim.
İspanya yıllarına dönersek Barcelona ve Real Madrid’te öne çıkartacağın
gollerin var mı?
HAGI: Hepsini söyleyebilirim. Aynı tarz goller zaten (
hafif gülerek)
Barcelona formasıyla attığım bir gol var mesela tarihe
geçti, taraftarın yaptığı oylamayla birinci sırada seçildi. Celta Vigo maçıydı.
Santra yapıldıktan sonra direkt kaleye vurdum, biraz da sis vardı ve gol oldu.
Real Madrid’teyken de Osasuna’ya yine orta sahadan gol attım. Dünyada 2 farklı
büyük kulüpte orta sahadan gol atan futbolcu yoktur.
Peki hep gollerinden bahsettik ama senin de
söylediğin gibi sevgili Hagi asistlerin daha önemliydi. Sende yeri ayrı olan
böyle bir gol pasın var mı?
HAGI: Çok asistim var. Araya bıraktığım, yandan
ortaladığım çok var. Asistlerimi santraforlara soracaksınız, 9 numaralara.
Hakan Şükür gibi.
Bizim aklımızda kalan çok güzel asistlerin var ama.
Mesela Milan maçında Hasan Şaş’a yaptığın gibi.
HAGI: Milan maçında serbest vuruşu çok çabuk
kullanmıştım. Geometri hocası değilim ama hesaplamaları çok iyi yaparım
(gülerek). Her şey hesaplamadan geçer. Topun uzaklığını, zamanlamayı çok iyi
yapmanız lazım. Aynı Geometri gibi. Ama yine de en unutamadığım asist için
Leeds United maçında Hakan Şükür’e verdiğim pası söylerim.
Kariyerinde sevindiğin maç fazla olduğundan tersini daha çok merak ediyoruz. Seni en çok üzen maçı merak ediyoruz.
HAGI: Galatasaray'da oynarken Sparta Prag'a 3-0 mağlup olduğumuz maçı söyleyebilirim.
Peki saha içerisinde yıkıldığın bir an
oldu mu?
HAGI: Galatasaray’da
ki son sezonumda şampiyonluğu kaybettiğimiz Ankaragücü maçını söyleyebilirim.
2-1 mağlup olmuştuk.
Bu soruya herkes Hagi cevabını veriyor. O yüzden
sen ne cevap vereceksin çok merak ediyoruz. Gördüğün en yetenekli futbolcu kim?
HAGI:Tartışmasız Maradona. Benim gördüğüm en inanılmaz futbolcuydu. Çok
süratli, top tekniği çok yüksek, tek kelimeyle inanılmazdı.
Savunma oyuncularının sürekli belası oldun. Peki
senin başına bela olan biri var mıydı? Seni en çok zorlayan savunma oyuncusu
kimdi?
HAGI: Paolo Maldini.
HAGI: Paolo Maldini.
Her genç futbolcunun bu işe başlarken bir idolü
vardır. Seninki kimdi?
HAGI: Tabii ki Johan Cruyff
Çok keyif aldığımız bu röportajımızın sonuna geldik
sevgili Gheorghe Hagi. Son olarak neler söylemek istersin.
HAGI: Tüm bu eski anılara, geçmiş yıllara gitmek çok
güzeldi. Benim için çok kolay çünkü anlatacak çok şeyim var. Zaferler olduğunda
anlatmak çok daha kolay oluyor.(Gülerek)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)